ilişkiler

listen to the pronunciation of ilişkiler
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) associations

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

(Ticaret) connections
things

Things are getting worse. - İlişkiler daha kötü oluyorlar.

Things are getting ugly. - İlişkiler çirkinleşiyor.

dealings

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

relationships

Tom is very busy and doesn't have much time for relationships. - Tom çok meşgul ve ilişkiler için fazla zamanı yok.

Tom's uncomfortable with close personal relationships. - Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.

interrelations
ilişki
relation

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

ilişki
relationship

I think you're reading too much into John's relationship with Jane. - Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

ilişki
connection

Tom has a strong connection with nature. - Tom, doğa ile güçlü bir ilişkiye sahiptir.

We have a special connection. - Bizim özel bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

ilişki
{i} association

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

ilişki
{i} involvement
ilişki
concerned
ilişki
{i} affair

His business affairs are in good shape. - Onun iş ilişkileri iyi durumda.

It was a one-sided love affair. - O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.

ilişki
{i} reference
ilişki
{i} noose
ilişki
{i} affinity
ilişki
{i} relevance
dış ilişkiler
exterior
ilişki
liaison
ilişki
dependence
ilişki
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

ilişki
bearing
ilişki
intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

ilişki
correlation

No correlation was found. - Hiçbir ilişki bulunmadı.

Is there a direct correlation? - Doğrudan bir ilişki var mı?

ilişki
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

halkla ilişkiler müdürü
Public Relations Manager
halkla ilişkiler sorumlusu
public relations representative
uluslararası ilişkiler
International relations
ABD Genel Kurmay Başkanlığı-Halkla İlişkiler
(Askeri) Office of the Chairman of the Joint Chiefs of Staff-Public Affairs
Gazilerle İlişkiler Departmanı
(Askeri) Department of Veterans Affairs
Genel İlişkiler Konseyi
(Hukuk) General Affairs Council (GAC)
Halkla İlişkiler Ofisi; halkla ilişkiler subayı
(Askeri) Public Affairs Office; public affairs officer
ana röle; fizik asistanı; varış ihtimali; halkla ilişkiler
(Askeri) parent relay; physician assistant; probability of arrival; public affairs
basın bilgi subayı; halkla ilişkiler subayı
(Askeri) press information officer; public information officer
duygusal ilişkiler
emotional relations
dış ilişkiler
external affairs
dış ilişkiler
(Hukuk) foreign relations
etnik ilişkiler
ethnic relations
halkla ilişkiler
public relations
halkla ilişkiler timi
(Askeri) public affairs team
halkla ilişkiler uzmanı
public relations
halkla ilişkiler yönergesi
(Askeri) public affairs guidance
ilişki
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

ilişki
relation , association
ilişki
it
ilişki
interrelation
ilişki
dealing

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

ilişki
gallantry
ilişki
connexion
ilişki
contact, communication
ilişki
commerce
ilişki
relation; connection, contact; intercourse
ilişki
sexual intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

ilişki
affaire
ilişki
copulation
ilişki
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

ilişki
bond
ilişki
relation, connection; relationship
ilişki
(Hukuk) contact, relation, relationship
ilişki
dealings

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

Did Tom ever have any dealings with Mary? - Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?

ilişki
{i} truck
ilişki
footing
ilişki
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} regard

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

ilişki
{i} relevancy
uluslararası ilişkiler uzmanı
diplomat
yolcular; halkla ilişkiler planları
(Askeri) passengers; public affairs plans
önerilen halkla ilişkiler yönergesi
(Askeri) proposed public affairs guidance
üst düzey ilişkiler
superstructure
İlişki
assocation
ırklar arası ilişkiler
race relations
Türkisch - Türkisch

Definition von ilişkiler im Türkisch Türkisch wörterbuch

ilişki
Bağlantı, temas
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
ilişki
nerbut
İlişki
takanak
ilişkiler
Favoriten