English and German are two related languages.
- İngilizce ve Almanca iki ilgili dildir.
Physical changes are directly related to aging.
- Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
I've been concerned about Tom.
- Tom'la ilgili endişeliyim.
He is concerned about his father's illness.
- O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.
I don't see how that's relevant.
- Onun nasıl ilgili olduğunu anlamıyorum.
They found out truth while examining a pile of relevant documents.
- İlgili belgelerin yığınını incelerken gerçeği öğrendiler.
Tom said that he was very interested in archery.
- Tom okçulukla çok ilgili olduğunu söyledi.
She didn't seem interested.
- O, ilgili görünmüyordu.
There are comments associated with this question.
- Bu sorunla ilgili yorumlar bulunmaktadır.
Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle.
- Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.
I want to be involved.
- İlgili olmak istiyorum.
There's a lot of red tape involved in this procedure.
- Bu işlemle ilgili önemli ölçüde bürokrasi vardır.
Tom asked a few pertinent questions.
- Tom birkaç ilgili soru sordu.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Concerning this, I'm the one to blame.
- Bununla ilgili, ben suçlanacak tek kişiyim.
Mary collects anything that's connected with squirrels.
- Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
Tom's parents congratulated him on his engagement.
- Tom'un anne-babası onun nişanı ile ilgili onu tebrik ettiler.
Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
- Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
I have nothing to say with regard to that problem.
- Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.
With regard to the problem, they have another opinion.
- Sorunla ilgili olarak, onların başka bir görüşü var.
The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
- Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
I don't know anything about her family.
- Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
It's all about sentences. Not words.
- O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Mary collects anything that's connected with squirrels.
- Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.
Our guide misinformed us about the location of the hotel.
- Rehberimiz bize otelin yeriyle ilgili yanlış bilgi verdi.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army.
- Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
The content of his speech is not relevant to the subject.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
The existing law concerning car accidents requires amending.
- Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
Are you aware of anything concerning his past life?
- Onun geçmiş yaşamı ile ilgili bir şeyin farkında mısınız?
Before you make a decision about your marriage, you should have a consultation with your parents.
- Evlilik ile ilgili bir karar vermeden önce, ebeveynlerine danışmalısın.
It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
- O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
- Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
There was a problem with the architecture of that company's new computer. They're going through a recall frenzy right now.
- O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
Cancer may be related to viruses of some kind.
- Kanser bir tür virüs ile ilgili olabilir.
Several studies, related to the temperature increase in the city, have already been published.
- Şehirde sıcaklık artışı ile ilgili birkaç çalışma zaten yayınlandı.
It seems that he is interested in astronomy.
- O, astronomi ile ilgili gibi görünüyor.
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam ile ilgili hale geldi.
He got over the shock of his father's death.
- Babasının ölümü ile ilgili şoku atlattı.
Up to this point I have presented an overview of the growth of political unrest in the period.
- Bu noktaya kadar ben dönemdeki siyasi huzursuzluğun büyümesi ile ilgili genel bir bakış sundum.
Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle.
- Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.
You know perfectly well that there are regulations concerning animals.
- Hayvanlarla ilgili düzenlemelerin olduğunu çok iyi bilirsiniz.
Let's sing a song about animals.
- Hayvanlarla ilgili bir şarkı söyleyelim.
Tom never told me he was having suicidal thoughts.
- Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi.
They are related to colonization.
- Onlar sömürgecilikle ilgililer.
They're interested in swimming.
- Onlar yüzme ile ilgililer.
His life was bound up with the town's history.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.