Definition von ilgi im Türkisch Englisch wörterbuch
- attention
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
- Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
You must give close attention to the merest details.
- Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin.
- interest
It seems interesting to me.
- O bana ilginç görünüyor.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir sohbet yaptım.
- relevance
Relevance is a key element in communication.
- İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.
Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial.
- İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.
- relevancy
- concern
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- care
A good workman always takes care of his tools.
- İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
- relevant
I don't see how that's relevant.
- Onun nasıl ilgili olduğunu anlamıyorum.
The content of his speech is not relevant to the subject.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
- interesse
- concerns
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them.
- Politika insanları onları ilgilendiren şeylere karışmalarını önleme sanatıdır.
- connecting link
- countenance
- thought
I thought you might be interested in this.
- Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.
I look forward to hearing your thoughts on this matter.
- Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
- relationship
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
- İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
My relationship with Tom isn't your concern.
- Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
- liking
- relation
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
My relationship with Tom is none of your business.
- Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
- attachment
- reference
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
I copied down several useful references on gardening.
- Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.
- relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
- bearing
- connexion
- affinity
- involvement
Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.
- solicitude
- chem. affinity
- curiosity
- connection
I have no connection the matter.
- Konuyla hiçbir ilgim yok.
Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
- Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- respect
With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
- Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
- Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
- relation, connection; relevance
- regard
I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
- Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
- interest, concern
- relativeness
- sympathy
- pertinence
- bug
- rapport
- sympathies
- tieup
- relatedness
- ilgi çekici
- interesting
The magazine you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
- Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- ilgi çekme
- appeal
- ilgi uyandıran
- compelling
That's a very compelling story.
- Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- ilgi cümleciği
- relative
- ilgi zamiri
- relative
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi grubu
- interest
- ilgi adılı
- (Dilbilim) pronoun
- ilgi adılı
- (Dilbilim) relative pronoun
- ilgi alanları
- interests
- ilgi alanı
- area of interests
- ilgi alanı
- field of interest
- ilgi alanı
- province
- ilgi alanı
- area of interest
- ilgi alanı bilgisi
- domain knowledge
- ilgi cumlecikleri
- (Dilbilim) relative clauses
- ilgi duymak
- take interest in
- ilgi duymak
- interested
- ilgi duymak
- to be interested
- ilgi duymak
- be interested in
- ilgi duymak
- be interested
- ilgi duymayan
- uninterested
- ilgi gerektiren
- demanding
- ilgi görmek
- get attention
- ilgi görmek
- attract attention
- ilgi görmek
- draw interest
- ilgi göstermek
- take an interest in
- ilgi göstermek
- show interest
- ilgi göstermemek
- be indifferent to
- ilgi kurmak
- (Bilgisayar) refer
- ilgi merkezi
- focal point
- ilgi merkezi
- limelight
- ilgi odağı
- focus of interest
- ilgi odağı olmak
- be the centre of attraction
- ilgi odağı olmak
- be spotlighted
- ilgi odağı olmak
- be in the limelight
- ilgi odağı olmak
- be the center of interest
- ilgi toplamak
- arouse interest
- ilgi uyandırma
- arouse interest
- ilgi uyandırmak
- spark
- ilgi uyandırmak
- entrance
- ilgi çeken kimse
- draw
- ilgi çeken olay
- draw
- ilgi çekici
- challenging
This is a very challenging obstacle course.
- Bu çok ilgi çekici bir engel parkuru.
It's both challenging and exciting.
- Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici.
- ilgi çekici
- attracted
Tom seems attracted to Mary.
- Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
He's attracted to Asian girls.
- O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
- ilgi çekici
- quicken the pulse
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- arouse interest
- ilgi alanı
- interest
Tom has a wide range of interests.
- Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- ilgi duymak
- Be interested (in), take interest in
- ilgi eki
- additional interest of
- ilgi gören
- Interesting, attractive, absorbing, intriguing
- ilgi gösterme
- attention
- ilgi ile karşılanabilecek haber
- news could be against the interest
- ilgi ve dikkat çekici olma durumu
- state interest and be attractive
- ilgi, menfaat
- interests, interests
- ilgi, özen
- attention, attention
- ilgi adılı
- relative pronoun ilgi zamiri
- ilgi alanı
- pursuit
- ilgi alanı
- domain
- ilgi alanı sınırları
- (Hukuk) purview
- ilgi alaında olmayan sinyal
- (Askeri) signal not of interest
- ilgi anketleri
- (Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
- ilgi cetveli
- (Ticaret) affinity diagram
- ilgi cümleciği
- relative clause
- ilgi duymak
- give importance to
- ilgi duymak
- to be interested (in), to take interest in
- ilgi duymak
- care
- ilgi duymak
- to be interested in
- ilgi duymak
- go in for
- ilgi duymama
- incuriosity
- ilgi duymamak
- show no interest
- ilgi duymamak
- be uninterested in
- ilgi eki gram
- the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki)
- ilgi eylemi
- (Dilbilim) linking verb
- ilgi grubu
- (Ticaret) community of interest
- ilgi görmemek
- fall flat
- ilgi gösterilmeyen
- uncared
- ilgi göstermek
- to show interest in
- ilgi göstermek
- to show interest
- ilgi göstermek
- develop
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) affinity labeling
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) covalent labeling
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
- (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- ilgi kanunu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
- ilgi konusu
- point of interest
- ilgi merkezi
- center of interest
- ilgi merkezi
- center of attraction
- ilgi odağı
- limelight
- ilgi odağı
- center of attraction
- ilgi odağı
- center of interest
- ilgi sahası
- (Askeri) area of interest
- ilgi süreci; öğretim programı
- (Askeri) period of interest; program of instruction
- ilgi takibi
- (Askeri) track of interest
- ilgi toplamak
- to arouse interest
- ilgi toplamak
- to attract attention
- ilgi uyandırmak
- (Hukuk) aroused considerable interest
- ilgi uyandırmak
- be of interest
- ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
- (Askeri) concern and deficiency reporting system
- ilgi yantümcesi
- relative clause
- ilgi yaymçözümü
- (Kimya) affinity chromatography
- ilgi zamiri
- relative pronoun ilgi adılı
- ilgi zamiri gram. possessive pronoun
- (e.g. onunki)
- ilgi çeken dava
- cause celebre
- ilgi çeken kimse
- cynosure
- ilgi çeken oyun
- drawcard
- ilgi çeken oyun
- drawing card
- ilgi çeken şey
- interest
- ilgi çekici
- absorbing
- ilgi çekici
- interesting, gripping
- ilgi çekici
- intriguing
That's quite intriguing.
- O oldukça ilgi çekici.
That's a very intriguing idea.
- O çok ilgi çekici bir fikir.
- ilgi çekici
- attractive
What do you find attractive about her?
- Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- ilgi çekici bir şekilde
- grippingly
- ilgi çekici bir şekilde
- spectacularly
- ilgi çekici program
- drawing card
- ilgi çekici şey
- draw
- ilgi çekici şey
- goody
- ilgi çekmek
- to arouse interest
- ilgi çekmek
- draw attention
- ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
- camp
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- ilgi çekmeyen
- uninteresting
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
- O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.
- geçici ilgi
- fad
- ilgi çeken
- attractive
- life karşı ilgi
- (Tekstil) fiber affinity
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- marazi şeylere ilgi duyan
- morbid
- ilgi duymak
- nibble at
- ilgi çekici
- gripping
- ilgi çekici
- engrossing
- ilgi çekme
- interest
- ilgi çekmek
- pack in
- gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
- hearts of endearment, words of interest pointer
- göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
- thanks for your interest
- ilgi alanı
- subject of interest
- ilgi çekmek
- take an interest in
- ilgi çekmek
- take interest in
- İlgi
- ınterest
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
He has no interest in politics.
- Onun politikaya ilgisi yok.
- aşırı ilgi duymak
- be caught up in
- başka ilgi çekici neler var
- What other interesting things are there to see
- belirlenmiş ilgi sahası
- (Askeri) named area of interest
- biraz ilgi göstermek
- give some thought to
- biraz ilgi göstermek
- have some thought to
- bireysel ilgi ve yetersizlik
- (Askeri) individual concern and deficiency
- birçok şeye ilgi duyan adam
- man of wide interests
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
- (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- dışa yönelik ilgi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- esas ilgi
- (Askeri) primary interest
- gereken ilgi
- necessary interest
- gereken ilgi
- necessary concern
- günlük ilgi ve dikkat
- ordinary care
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
- (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- ilgi göstermek
- (deyim) sit up
- ilgi çeken
- splashy
- ilgi çekici
- catchy
- istihbarat ilgi sahası
- (Askeri) intelligence area of interest
- karşı cinse ilgi duyan
- straight
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- heterosexual
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- hetero
- kimyasal ilgi
- chemical affinity
- marazi şeylere aşırı ilgi
- morbidness
- politikaya ilgi duymayan
- unpolitical
- özel ilgi
- speciality
- özel ilgi gemisi
- (Askeri) special interest vessel
- özel ilgi hedefi
- (Askeri) special interest target
- İlgi alanı
- (Askeri) area of interest