Two of my books have been taken.
- Kitaplarımın ikisi alındı.
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
There was a great gap between the views of the two.
- Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.
Mary is the prettier of the two.
- Mary ikisinden daha hoş olanıdır.
One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.
Do you want to go out or stay at home? Either is OK with me.
- Dışarı çıkmak mı yoksa evde kalmak mı istiyorsun? Her ikisi de benim için uygun.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
I like both of them very much.
- Onların her ikisini de çok seviyorum.
Both of them are in the room.
- Onların her ikisi de odadalar.
Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.
Either skillful or lazy. But not both.
- Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
Both of them are very cute.
- Onların her ikisi de sevimli
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.
- Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.
If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
She is paralyzed in both legs.
- O, her iki bacağından felçlidir.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o sadece bir bebekken öldüler bu yüzden onlardan herhangi birini hatırlamıyor.
Either skillful or lazy. But not both.
- Ya becerikli ya da tembel ama her ikisi değil.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Half of his class can write with both hands; they're ambidextrous.
- Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
Tom and Mary were both ambitious.
- Tom ve Mary her ikisi de hırslı.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.