Boş boş uzaklara bakmayın; sadece ne yaptığınıza dikkat edin.
- Don't look away idly; just pay attention to what you're doing.
Genellikle pazar günü bütün günü boş boş geçiririm.
- I usually spend the whole day idly on Sunday.
O, aylak aylak pencereden dışarı bakıyordu.
- She was idly looking out of the window.
Er ya da geç, bu başıboşluğundan pişman olacaksın.
- Sooner or later, you will regret your idleness.
Okul günlerimde başıboş olduğum için pişmanım.
- I regret having been idle in my school days.
İnsanlar kadar zengin olurlarsa olsunlar, boşta olmamalılar.
- No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
- I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
Boş duran eller şeytanın aletidir.
- Idle hands are the devil's tool.
Makineler artık atıl durumda.
- The machines are idle now.
O, boş fantezilere sahip gibi görünüyor.
- He seems to be possessed with idle fancies.
O, zamanını boşa harcar.
- He idles away his time.
O, her zamanki gibi aylaktır.
- He is as idle as ever.
Aylaklık şeytanın atölyesidir.
- Idleness is the devil's workshop.
Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.
- His failure was due to his idleness.
Sınavda başarısız oluncaya kadar tembelliğinden pişman olmadı.
- He did not repent of his idleness till he failed in the examination.
Çalışma avareliğe tercih edilir.
- Work is preferable to idleness.
I idly played with the paper, not even realizing I was folding it into a paper airplane.
idle hours.