identical; similar, alike; equal, equivalent; aforesaid, previously mentioned

listen to the pronunciation of identical; similar, alike; equal, equivalent; aforesaid, previously mentioned
Englisch - Türkisch

Definition von identical; similar, alike; equal, equivalent; aforesaid, previously mentioned im Englisch Türkisch wörterbuch

same
{s} aynı

Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir. - Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.

Aynı hatayı tekrar yapma. - Don't make the same mistake again.

same
eskisi gibi

Tom eskisi gibi aynı adam değil. - Tom isn't the same man he used to be.

Ben hâlâ eskisi gibi aynı kişiyim. - I'm still the same person I used to be.

same
{s} benzer

Yaptığıma benzer bir yanlışı yapmanı istemiyorum. - I don't want you to make the same mistake I made.

Bu iki şey benzer değil, onlar aynı! - Those two aren't similar. They're the same.

same
{s} farksız
same
mamafih
same
te
same
(sıfat) aynı, farksız, benzer, tıpkı, farketmez
same
özdeş
same
tekdüzelik
same
aynı şey

Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu? - Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?

Yerinde olsam, böyle zor bir durumda aynı şeyi yaparım. - If I were you, I would have done the same thing in such a difficult situation.

same
aynı şekilde

Herkes aynı şekilde düşünüyor. - Everyone thinks the same way.

O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı. - He did business in the same manner as his father did.

same
monotonluk

Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir. - Monotony develops when you harp on the same string.

same
samenessaynılık
same
yaklaşık olarak same here ben de
same
{s} eşit: Both amounts
same
aynısı

Senin aldığın kameranın aynısını aldım. - I have bought the same camera as you have.

Aynısı benim sınıf için de geçerlidir. - The same applies to my class.

Englisch - Englisch
{s} same