i le

listen to the pronunciation of i le
Englisch - Türkisch
leme
leydim
ile
(Tıp) (o) İleum
Türkisch - Türkisch

Definition von i le im Türkisch Türkisch wörterbuch

ile
Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarar
ile
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, işteşlik, beraberlik, araç, sebep veya durum anlatan cümleler yapmaya yarar
ile
öbek
ile
Bazı soyut isimlere getirilince durum bildiren zarflar oluşturur
ile
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, sebep veya durum anlatan cümleler yapmaya yarar: "Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz."- Ö. Seyfettin
İle
ilen
Türkisch - Englisch

Definition von i le im Türkisch Englisch wörterbuch

ile
with

Batman is friends with Robin. - Batman, Robin ile arkadaştır.

Wisdom does not automatically come with age. - Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.

ile
and

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

Four armed men held up the bank and escaped with $4 million. - Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.

ile
{e} on
ile
via

Can I pay here via Kontaktlos? - Burada Kontaktlos ile ödeme yapabilir miyim?

Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy. - Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.

ile
because of

Because of modern communication and transportation systems, the world is getting smaller. - Modern iletişim ve ulaşım sistemleri sayesinde dünya küçülüyor.

I couldn't go because of the heavy rain. - Şiddetli yağmur nedeni ile gidemedim.

ile
(Bilgisayar) using

Butterflies can communicate using ultraviolet signals. - Kelebekler mor ötesi ışın kullanarak iletişim kurabilirler.

They can communicate using hand signs. - Onlar el işaretleri kullanarak iletişim kurabilirler.

ile
by means of

We communicate by means of language. - Biz dil vasıtasıyla iletişim kurarız.

ile
associated with

Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle. - Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.

The Voodoo religion is associated with Haiti. - Voodoo dini Haiti ile ilişkilidir.

ile
plus

One plus two equals three. - Bir ile ikiyi toplarsanız sonucu üç olur.

ile
in
ile
through the
ile
with to
ile
with for
ile
with the

I hear they have a lot of problems with the tunnels in New Zealand. - Onların Yeni Zelanda'dadaki tüneller ile ilgili çok sayıda sorunları olduklarını duydum.

Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees. - Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.

ile
as a result of, owing to, by, because of: Necibe'nin seyahatten vazgeçmesiyle her şey altüst oldu. Everything's been upset by Necibe's deciding not to go on the trip. Dikkatsizlikle tekneyi karaya oturttu. He ran the boat aground through carelessness
ile
withal
ile
with, having the possession of: Bengi, Almanya'ya amcasının rızasıyla gitti. Bengi went to Germany with her uncle's consent
ile
(in certain set expressions) I hope you .../Have a ...!/May you ...: Selametle gidin. Have a safe trip! Bunu afiyetle ye. I hope you enjoy eating this. Devletle! Good luck!
ile
with, showing: Dikkatle dinlemedi. He didn't listen attentively. Odadan hiddetle çıktı. He went out of the room in a fury
ile
by
ile
cum

Your face covered with cum. - Yüzün meni ile kaplı.

ile
and: Erol'la Mertol altıda geldiler. Erol and Mertol came at six. Bu olay İngiltere ile Fransa arasındaki ilişkileri etkilemez. This incident won't affect relations between England and France. Ev ile sokak arasında bahçe var. There's a garden between the house and the street
ile
with, by means of; by: Arabayla gidemedik. We couldn't go by car. Onu kaşığınla ye! Eat that with your spoon! Hepsini on bin liraya aldım. I bought the lot for ten thousand liras. Çok çalışmakla bunu bitirebilirsiniz. You can finish this if you work hard
ile
with; by; and; by means of
ile
by (with units of measure): Onları kiloyla sattık. We sold them by the kilo
ile
used with an infinitive to specify the nature of an activity: Sevinç yaz tatilini okumakla geçirdi. Sevinç spent her summer vacation reading. Bir deneme yazmakla meşgul. He's busy writing an essay. Bunu yapmakla büyük bir hata işlemişim. It seems that by doing this I've made a big mistake
ile
with, together with: Azize, Ali'yle gitti. Azize went with Ali
ile
together with

Tom got back together with Mary. - Tom Mary ile geri döndü.

Some furniture is put together with glue. - Bazı mobilyalar tutkal ile monte edilir.

ile
upon, on, when; at the moment of; at the time of: Sabahla dünya bambaşka göründü. When morning came the world looked completely different. Ayten'in evden ayrılmasıyla çocuklar çıldırdı. On Ayten's leaving the house the children went wild
ile
syl
ile
syn
ile
push

We had to push our way through the crowd. - Kalabalığı yararak ilerledik.

Modern methods have pushed industry forward. - Modern yöntemler endüstriyi ilerletti.

ile
sym
ile
wherewith
ile
ate

Tom ate by himself even though he had hoped to eat with Mary. - Tom Mary ile yemeği ummasına rağmen tek başına yedi.

Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread. - Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.

ile
finish with
i le
Favoriten