Definition von i̇stek im Türkisch Englisch wörterbuch
- istek
- claim
- istek
- wish
She cremated him against his wishes.
- Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti.
I'll try to meet your wishes.
- Senin isteklerini karşılamaya çalışacağım.
- istek
- request
Is that a request or an order?
- Bu bir istek mi yoksa bir emir mi?
A map is available upon request.
- İstek üzerine bir harita mevcuttur.
- istek
- want
We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- istek
- desire
Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
- Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
- istek duymak
- desire
- geçici istek
- whim
- istek
- mind
- istek
- (Ticaret) sale
One of the items on your wish list is on sale.
- İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
Tom assumes Mary will be willing to help with the bake sale.
- Tom Mary'nin fırın satışında yardım etmeye istekli olacağını farzediyor.
- istek
- (Bilgisayar) prompt
- istek
- accord
- istek
- (Ticaret) motive
Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
- Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
- istek
- calling
- istek
- fancy
- istek
- rush
- istek
- dream
- istek
- market
- istek
- thirst
- istek
- drily
- istek
- ambition
- istek
- (Ticaret) motivation
- istek
- appetite
- istek
- will
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- istek
- bent
- istek
- enthusiasm
- istek
- aspiration
- istek
- disposition
- istek
- pleasure
- istek
- wish, desire, aspiration; appetite; demand, sale; request
- istek
- readiness
- istek
- Grace
- istek
- alacrity
- istek
- demand
I gave in to her demands.
- Onun isteklerine boyun eğdim.
You must not give way to those demands.
- Bu isteklere boyun eğmemelisin.
- istek
- propensity
- istek
- wish, desire
- istek
- device
- istek
- instance
- istek
- intentness
- istek
- earnestness
- istek
- avidity
- istek
- inclination, appetite
- istek
- hunger
- istek
- devoutness
- istek
- adjuration
- cinsel istek uyandıran
- sexy
- istek
- {i} requirement
- istek
- {i} requisition
- istek
- {i} urge
When I read about the untranslatability of some language, I feel an irresistable urge to go back to my desk and translate another novel.
- Bir dilin çevirilemezliği hakkında bir şey okuduğum zaman, çalışma masama dönüp başka bir roman çevirmek için karşı konulmaz bir istek duyuyorum.
- istek üzerine
- on request
- acil istek
- urgent request
- cinsel istek
- desire
- cinsel istek
- passion
- cinsel istek uyandıran
- voluptuous
- güçlü istek
- itch
- güçlü istek
- longing
- istek belgesi kalemi
- (Askeri) requisition line item
- istek değeri
- desired value
- istek doğrultusunda
- upon request
- istek duymak
- hanker
- istek dışı/gönülsüz
- (Askeri) involuntary
- istek gönder
- (Bilgisayar) send request to
- istek kipi
- the optative mood
- istek kipi
- (Dilbilim) subjunctive mood
- istek kipine ait
- (Dilbilim) subjunctive
- istek mektubu
- (Askeri) letter of request
- istek nesnesi
- (Bilgisayar) request object
- istek programı
- (Bilgisayar) requester
- istek uyandıran şey
- temptation
- istek uyandırmak
- be desirable
- istek uyandırmak
- build up passion
- istek üzerine
- by request
- istek üzerine
- (Ticaret) at the request
- istek üzerine bağlantı
- (Bilgisayar) dial on demand
- istekler
- (Bilgisayar) requests
I ask you not to fulfill for me any of my requests.
- İsteklerimden herhangi birini benim için yapmamanı istiyorum.
Tom denied Mary's requests.
- Tom, Mary'nin isteklerini reddetti.
- istek
- run
- istek
- zeal
She was a zealous worker for charity.
- Yardım için istekli bir çalışandı.
- istek
- eagerness
- istek
- {i} wanting
- istek
- vision
- istek
- ardour
- istekler
- want
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- gelip geçici istek
- passing the request
- istek şarkı
- Requested song, song request
- istek, heves, zevk
- desire, ambition, pleasure
- istek. imrenme
- demand. envy
- yoğun istek üzerine
- On great request, upon great demand
- abartılı istek
- tall order
- ambar istek ret ihbarı
- (Askeri) warehouse refusal
- artan istek
- increasing request
- aşırı cinsel istek
- condition characterized by uncontrollable sexual desire (in men)
- aşırı cinsel istek
- satyriasis
- aşırı istek
- passionate desire
- aşırıya kaçan istek
- tall order
- birincil istek
- (Ticaret) primary want
- cinsel istek
- pruriency
- cinsel istek
- prurience
- cinsel istek uyandıran
- erogenic
- cinsel istek uyandıran
- sex
- cinsel istek uyandıran
- erogenous
- cinsel istek uyandıran
- aphrodisiac
- cinsel istek uyandıran
- sultry
- cinsel istek uyandıran ilaç
- aphrodisiac
- cinsel istek uyandırma
- voluptuousness
- cinsel istek uyandırmak
- to turn on
- değişken istek
- caprice
- genel istek
- the popular cry
- gerçek olmayacak istek
- pipe dream
- geçici istek
- whimsey
- geçici istek
- whimsy
- giyecek istek belgesi
- (Askeri) clothing slip
- hafif istek
- velleity
- ikili istek
- (Bilgisayar) binary request
- ikincil istek
- (Ticaret) secondary want
- istek
- desiderative
- istek
- {i} studiousness
- istek
- {i} suit
- istek
- {i} stomach
- istek
- {i} relish
- istek
- prurient
- istek
- wants
We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- istek almak
- have request
- istek atışı
- (Askeri) call fire
- istek başlat
- (Bilgisayar) demand start
- istek belgesi numarası
- (Askeri) requisition number
- istek belirten
- optative
- istek duymak
- to want, feel a desire (for)
- istek duymak
- to desire, to hanker
- istek düzeyi
- level of aspiration
- istek esası
- (Askeri) demand principle
- istek gerçekleştirimi
- wish-fulfillment
- istek göstermek
- to want, desire
- istek kağıdı
- (Bilgisayar,Teknik) request slip
- istek kipi
- optative mood
- istek kipi
- optative
- istek kipi gram. the optative
- (mood)
- istek kâğıdı
- (written) petition
- istek olarak
- (Bilgisayar) as request
- istek olduğunda
- on application
- istek oluştur
- (Bilgisayar) create request
- istek parça
- encore
The pianist played two encores.
- Piyanist iki istek parçası çaldı.
Whether or not we play an encore depends on the audience.
- Bir istek parça çalıp çalmayacağımız seyirciye bağlı.
- istek programı
- request program
- istek pusulası
- (Bilgisayar,Teknik) request slip
- istek sahibi
- (Bilgisayar) req by
- istek sahibi
- requirer
- istek uyandıran
- appetizing
- istek uyandırmak
- interest
- istek ve gönderme müddeti
- (Askeri) order and shipping time
- istek veya telkinler
- (Ticaret) moral suasion
- istek yapan daire
- (Askeri) requiring department
- istek yapmak
- make a request
- istek yapmak
- want something so badly
- istek yutumu
- elision of y and a vowel in certain optative verb forms
- istek üzerine
- by request (of sb), at the request of sb
- istek üzerine ikmal
- (Askeri) supply by requisition
- istek üzerine yükle
- (Bilgisayar) load on demand
- istek/sn
- (Bilgisayar) requests/sec
- olma ihtimali çok uzak istek
- might have been
- sertifika istek dosyası
- (Bilgisayar) certificate request file
- standart askeri istek ve dağıtım usulleri
- (Askeri) military standard requisitioning and issue procedure
- tekrar için otomatik istek
- (Askeri) automatic request-repeat
- yeni istek
- (Bilgisayar) new request
- şiddetli istek
- thirst