i̇lgilenmek

listen to the pronunciation of i̇lgilenmek
Türkisch - Englisch

Definition von i̇lgilenmek im Türkisch Englisch wörterbuch

ilgilenmek
be interested
ilgilenmek
take care of

I've got my own problems to take care of. - İlgilenmek için kendi sorunlarım var.

You're going to have to take care of this by yourself. - Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.

ilgilenmek
deal

You're going to have to deal with that. - Onunla ilgilenmek zorunda kalacaksın.

Tom didn't have enough experience in dealing with that kind of problem. - Tom'un o tür bir sorunla ilgilenmek için yeterli deneyimi yoktu.

ilgilenme
dealing with

Tom is tired of dealing with Mary. - Tom Mary ile ilgilenmekten bıktı.

I don't feel like dealing with Tom right now. - Şimdi canım Tom'la ilgilenmek istemiyor.

ilgilenme
attention

I stopped paying attention to Tom. - Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.

The policeman paid no attention to him. - Polis onunla ilgilenmedi.

ilgilenmek
(Politika, Siyaset) deal with

This is a dirty job, I don't want to deal with it. - Bu pis bir iş, onunla ilgilenmek istemiyorum.

You're going to have to deal with that. - Onunla ilgilenmek zorunda kalacaksın.

ilgilenmek
mind
ilgilenmek
interest

He is very much interested in Japanese history. - Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.

Every one of us is more or less interested in art. - Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.

ilgilenmek
concern

This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking. - Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.

ilgilenmek
enter
ilgilenmek
cate
ilgilenmek
(deyim) have an eye on
ilgilenmek
tend
ilgilenmek
take action
ilgilenmek
take up
ilgilenmek
pay attention
ilgilenmek
dabble with
ilgilenmek
care about
ilgilenmek
take in hand
ilgilenmek
go in for
ilgilenmek
plug
ilgilenmek
take someone in hand
ilgilenmek
care for
ilgilenmek
interested

He is very much interested in Japanese history. - Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.

He's interested in many things. - O, birçok şeyle ilgilenmektedir.

ilgilenmek
bear on
ilgilenmek
concern about
ilgilenmek
attend to
ilgilenmek
attend
ilgilenmek
(Dilbilim) give heed
ilgilenmek
to enjoy doing (something), get pleasure out of
ilgilenmek
to be interested
ilgilenmek
to be interested in, be curious about, be attracted to
ilgilenmek
to take an interest in, concern oneself with
ilgilenmek
be interested in
ilgilenmek
look after
ilgilenmek
nibble
ilgilenmek
be hot for
ilgilenmek
care

I've been hired to take care of the problem. - Beni sorunla ilgilenmek için tuttular.

Someone has to take care of Tom. - Biri Tom'la ilgilenmek zorunda.

ilgilenmek
nurse
ilgilenmek
weigh in
ilgilenmek
do
ilgilenmek
pay attention to
ilgilenmek
concern oneself
ilgilenmek
to be interested (in); to pay attention, to mind; to look after, to take care of; to see to, to see about, to attend to
ilgilenmek
be into
ilgilen
{f} concerned

As time went on, people grew less and less concerned about the matter. - Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.

I am not concerned with this. - Ben bununla ilgilenmiyorum.

ilgilen
{f} concern

The man is not concerned in this project. - Adam bu proje ile ilgilenmiyor.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

ilgilenme
interesting
ilgilenme
regarding
ilgilenme
care

Somebody must care for the patient. - Birisi hastayla ilgilenmeli.

Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did. - Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.

ilgilen
dabble in
ilgilen
dabble at
ilgilen
bear on
ilgilen
start on
ilgilen
{f} concerning

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

ilgilen
{f} interesting

A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all. - Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.

He goes in for whatever he finds interesting at the moment. - O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.

ilgilen
dabble with
ilgilen
concern about
ilgilenme
attendance
ilgilenmek
go into
ilgilenmek
attend on
ilgilenmek
get

I want to get involved with business strategy. - Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.

ilgilenmek
plug in
ilgilenmek
see to
ilgilenmek
faddle
ilgilenmek, bakmak
take care, look
önem vermek, ilgilenmek
important to take care of
ayrıntılarla ilgilenmek
fiddle
ayrıntılarla ilgilenmek
fiddle-faddle
az ilgilenmek
give smb. a short shrift
ilgilenme
being interested
ilgilenme
connection
ilgilenme
paying attention

I stopped paying attention to Tom. - Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.

ilgilenmek
see after
ilgilenmek
see about
ilgilenmek (hobi vb)
start on
politika ile ilgilenmek
politicize
yüzeysel olarak ilgilenmek
dabble in
Türkisch - Türkisch
alakalanmak
alakadar olmak
bakmak
ilgilenmek
Birine karşı yakınlık duymak veya göstermek, alâkalanmak
ilgilenmek
Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak, bir şeyi çekici bulmak: "Okulda ilgilendiği tek ders İngilizceydi."- N. Cumalı
ilgilenmek
Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak, bir şeyi çekici bulmak
ilgilenmek
Birine karşı yakınlık duymak veya göstermek, alakalanmak: "Tarlaları gezdim, okuluma gittim, çocukları tanıdım, köylülerle ilgilendim."- H. E. Adıvar
ilgilenmek
Bir şeye karşı merak duymak
ilgilenme
İlgilenmek işi
i̇lgilenmek
Favoriten