Definition von i̇leride im Türkisch Englisch wörterbuch
- ileride
- in the future
He wants to be a policeman in the future.
- İleride polis olmak istiyor.
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- ileri
- advanced
I'm going to teach one of Tom's advanced classes while he's in Boston.
- O, Boston'dayken Tom'un ileri sınıflarından birine öğretmenlik yapacağım.
We advanced the date of the meeting.
- Buluşma tarihini ileri aldık.
- ileri
- {s} forward
Move forward one step.
- Bir adım ileriye ilerle.
Tom took a step forward.
- Tom ileriye doğru bir adım attı.
- ileride
- ahead of
New York is 2 hours ahead of Seattle.
- New York, Seattle'dan iki saat ileride.
- ileride
- further on, ahead
- ileride
- further
- ileride
- in the long term
- ileride
- later on
- ileride
- off
- ileride
- in days to come
- ileride
- further on
- ileride
- in advance
- ileride
- up
- ileride
- in front
- ileride
- in future
- ileride
- infra
- ileride
- in the future, later on
- ileri
- ahead
We saw another ship far ahead.
- İleride başka bir gemi gördük.
I set my watch ahead one hour.
- Saatimi bir saat ileri aldım.
- ileri
- advanced; beyond the elementary stage; ahead of others
- ileri
- {s} high
- ileri
- sophisticate
- ileri
- future
He wants to be a policeman in the future.
- İleride polis olmak istiyor.
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- ileri
- on
- ileri
- the future part
- ileri
- way out
- ileri
- next
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
- ileri
- (Bilgisayar) advance
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- ileri
- forward part
- ileri
- pro-
- ileri
- along with
- ileri
- (Bilgisayar) forward to
- ileri
- further
I can't walk any further.
- Ben daha ileri yürüyemem.
I can't go any further.
- Ben daha ileriye gidemem.
- ileride bulunan
- advance
- ileride bulunma
- lead
- ileride olan
- forward
- ileride peşin olarak
- in advance
- ileri
- beyond
- ileri
- onwards
- ileri
- forth
Tom is pacing back and forth.
- Tom ileri geri adımlıyor.
Jim and Mike threw the ball back and forth.
- Jim ve Mike topu ileri ve geri attı.
- ileride
- ahead
A gas station is one kilometer ahead.
- Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
We saw another ship far ahead.
- İleride başka bir gemi gördük.
- ileride
- by and by
- (ileride) faydalı olmak
- (deyim) come in useful
- (ileride) faydalı olmak
- (deyim) come in handy
- ileri
- the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven't you ever thought about the future?
- ileri
- higher
- ileri
- front part, forward part; future, the future part, the part to come; forward; advanced; (saat) fast; forward, forth, ahead
- ileri
- (Askeriye) advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post
- ileri
- the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can't see the front section of the train
- ileri
- the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won't be very easy
- ileri
- ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us
- ileri
- forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards
- ileri
- fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast
- ileri
- onward
- ileri
- forrader
- ileri
- advanced , forward
- ileri
- forwards
Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- ileri
- along
- ileri
- sophisticated
- ileri
- advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age
- ileri
- (saat) fast
- ileri
- Forward!/Onward!
- ileri
- progressive
Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press.
- Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.
Tom is very progressive, isn't he?
- Tom çok ilerici, değil mi?
- ileri
- wayout
- ileri
- up
- ileride
- advance
- ileride
- onwards
- ileride
- onward
- ileride birgün
- sometime or other
- ileride doğabilecek borç
- (Ticaret) indirect liability
- ileride vücut bulacak borç
- (Ticaret) future debt
- ileride yer alan kimse
- forward
- ileride yürürlüğe girecek olan
- executory