i̇şgal

listen to the pronunciation of i̇şgal
Türkisch - Englisch

Definition von i̇şgal im Türkisch Englisch wörterbuch

işgal
(Hukuk) occupation

Kemal Tahir narrates the occupation days of Istanbul in 1920s in his book named The People Of The Slave City. - Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları isimli kitabında İstanbul'un 1920'li yıllardaki işgal günlerini anlatır.

Gaziantep was freed from the French occupation in 1921. - Gaziantep, 1921'de Fransız işgalinden kurtarıldı.

işgal etmek
occupy

The settlers are the most peaceful people in the world. They cross thousands of miles to occupy a land that doesn't belong to them and they never kill anyone if they're not a savage native. - Göçmenler dünyadaki en huzurlu insanlardır. Onlara ait olmayan bir toprağı işgal etmek için binlerce mil geçerler ve eğer vahşi yerli değillerse kimseyi öldürmezler.

işgal
occupation, possession; distraction, obstruction
işgal
occupancy
işgal
occupation, holding by force
işgal
occupying, taking up (space)
işgal
keeping (someone) busy
işgal
distraction, diverting from work
işgal
(Askeri) invasion

History books write that after the Mongol invasion of Baghdad, many books were thrown into the Tigris River and therefore the colour of the river turned blue with the ink of books. - Tarih kitapları Moğolların Bağdat'ı işgalinden sonra birçok kitabın Dicle Nehri'ne atıldığını ve bu yüzden nehrin renginin kitapların mürekkebiyle maviye döndüğünü yazıyor.

People called for an immediate invasion of Cuba. - İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.

işgal etmek
1. to keep (someone) busy, occupy. 2. to occupy, take up (space). 3. to divert (someone) from his work. 4. to occupy, hold by force, take over
askeri işgal
(Askeri) military occupation
fuzuli işgal etme
(Kanun) intrusion
işgal
(Ticaret) taking
işgal
(Ticaret) engrossment
işgal
invaded

A lot of tourists invaded the island. - Birçok turist adayı işgal etti.

It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America. - İspanya, Latin Amerika'yı işgal etmeseydi, çok daha iyi olurdu.

Kurmay Başkanı; istasyon şefi; kritik işgal kuvvetleri uzmanlığı/kritik işgal öz
(Askeri) chief of staff; chief of station; critical occupational specialty
askeri işgal kuvvetleri uzmanlığı/askeri işgal özelliği
(Askeri) military occupational specialty
barış içinde işgal
(Hukuk) pacific occupation
başkasının yerini işgal eden kimse
squatter
fuzuli işgal
unlawful occupation of property, squatting
fuzuli işgal
(Kanun) illicit occupation
fuzuli işgal eden
effractor
işgal
{s} occupational
işgal altında
under military occupation
işgal altında
occupied, under military occupation
işgal altındaki topraklar
(Hukuk) occupied territories
işgal eden
occupier
işgal eden kimse
occupant
işgal etmek
a) to occupy, to take over b) to distract c) to keep busy
işgal etmek
(Hukuk) to occupy

The settlers are the most peaceful people in the world. They cross thousands of miles to occupy a land that doesn't belong to them and they never kill anyone if they're not a savage native. - Göçmenler dünyadaki en huzurlu insanlardır. Onlara ait olmayan bir toprağı işgal etmek için binlerce mil geçerler ve eğer vahşi yerli değillerse kimseyi öldürmezler.

işgal ettiği ülkelerden almanyaya gönderilen işçi
displaced person
işgal kuvvetleri
the occupying forces
işgal ordusu
army of occupation
kısmi işgal
partial occupancy
yolu işgal etmek
hog the road
yolu işgal etmek
hog
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Zabtetme, istilâ etme
(Osmanlı Dönemi) Birisini işten alıkoyma, başka şeyle meşgul etme, oyalama, uğraştırıp kendi işine mâni olma
işgal
Bir kimseyi işten alıkoyma, engelleme, oyalama
işgal
Bir yeri ele geçirme: "Çuhahane bir kumaş fabrikasıydı, İstanbul'un işgali sırasında İngilizler yaktılar."- B. Felek
işgal
İşten alıkoyma, engelleme, oyalama
işgal
Bir yeri ele geçirme
işgal
Uğraştırma
işgal etmek
Uğraştırmak
işgal etmek
Bir yeri ele geçirmek
işgal etmek
İşten alıkoymak, oyalamak
i̇şgal
Favoriten