Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

işitmek

listen to the pronunciation of işitmek
Türkisch - Englisch
hear

She is handicapped by poor hearing. - O kötü işitmekten özürlü.

Hearing this song after so long really brings back the old times. - Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.

to hear

I don't want to hear any more excuses. - Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.

Touch an animal to hear its sound. - Sesini işitmek için bir hayvana dokunun.

to learn (of)
get

The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble. - Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.

understand
hark
işitme
hearing

Hearing this song after so long really brings back the old times. - Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

işit
hear

Please read it aloud so that everyone can hear. - Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.

Leave your message after hearing the beep. - Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.

işit
{f} hearing

I paid twenty thousand yen for this hearing aid. - Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.

Hearing this song after so long really brings back the old times. - Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.

işitme
audition
işitme
auditon
işitme
auditive
azar işitmek
to get a rocket, to get a rap on/over the knuckles
azar işitmek
get an earful
azar işitmek/yemek
to get a dressing down, be rebuked
ağır işitmek/duymak
to be hard of hearing
işitme
audio
işitme
auditory
işitme
hearing, audition; auditory, audio, aural
işitme
(Anatomi) auditus
kulakı ağır işitmek
to be hard of hearing, be partially deaf
kulağı ağır işitmek
to be hard of hearing
laf işitmek
to be told off
laf işitmek
to get a dressing down
lâf işitmek
be on the carpet
söz işitmek
to be told off
söz işitmek
to get a dressing down
Türkisch - Türkisch
Kendisine söylenilmek: "Gayet sert bir adam olan hesap hocasından boyuna azar işitiyordu."- O. C. Kaygılı
Kulakla algılamak, duymak: "Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu."- H. E. Adıvar
Kendisine söylenilmek
Kulakla algılamak, duymak
Haber almak
(Osmanlı Dönemi) sem
işitme
Duyma, sema (II): "İnsanoğlunun işitme gücü saniyede üç bin titreşimden öteye eremez."- H. Taner
işitme
Duyma, sema
işitme
İşitmek işi
İşitme
semi
İşitmek
(Osmanlı Dönemi) EZİN
İşitmek
(Osmanlı Dönemi) TELAKKUF
işitmek
Favoriten