O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
- When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.
Tom hipnotize edilmiş görünüyordu ve çadırın dışındaki sesi izledi.
- Tom seemed hypnotized and followed the voice outside the tent.