huzurlu

listen to the pronunciation of huzurlu
Türkisch - Englisch
peaceful

For a time, things were peaceful. - Bir süre için her şey huzurlu idi.

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

tranquil

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

The forest was very tranquil. - Orman çok huzurluydu.

peace and quiet
idyllic
calmy
blessed
ataraxic
easeful
at ease
tranquil, peaceful
serene

Ah! How serene is this temple! - Oh! Bu tapınak ne kadar huzurlu!

quiet

This forest is quiet and peaceful. - Bu orman sakin ve huzurlu.

We're quieter than Tom. - Tom'dan daha huzurluyuz

calm

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

easy
reposeful
peaceful, at ease; comfortable
restful

Air travel is fast; sea travel is, however, restful. - Hava seyahati hızlı ancak deniz seyahati huzurlu.

welfare
comfortable
halcyon
huzur
{i} tranquility

Nature photos of animals taken in complete tranquility and serenity, are truly masterpieces. - Hayvanların huzur ve sükunet içinde çekilen doğa resimleri gerçekten şaheserdir.

huzurlu bir şekilde
tranquilly
huzurlu olmak
be tranquil
huzurlu olmak
become tranquil
huzurlu olmak
be peaceful
huzurlu olmak
become peaceful
huzurlu ortam
peaceful atmosphere
huzurlu ölmek
die peacefully
huzur
{i} presence

She felt shy in his presence. - Onun huzurunda utangaç hissettim.

You must take off your hats in the presence of ladies. - Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.

huzur
{i} serenity

Nature photos of animals taken in complete tranquility and serenity, are truly masterpieces. - Hayvanların huzur ve sükunet içinde çekilen doğa resimleri gerçekten şaheserdir.

huzur
peace

Tom just wanted some peace and quiet. - Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.

She passed away peacefully in her sleep. - O, uykusunda huzur içinde vefat etti.

huzur
{i} comfort

I never feel comfortable in his presence. - Onun huzurunda asla rahat hissetmem.

huzur
sereneness
huzur
rest

She felt restless all day long. - O gün boyu huzursuz hissetti.

I feel restless when I have to wait too long for my friend to show up. - Arkadaşımın gelmesini çok uzun süre beklemek zorunda kaldığımda huzursuz hissediyorum.

huzur
calm

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

huzur
ataraxy
huzur
tranquillity
huzur
ease

Tom is ill at ease among strangers. - Tom yabancılar arasında huzursuz.

I feel ill at ease with her. - Onunla birlikte huzursuz hissediyorum.

huzur
repose
huzur
{i} quiet

Even at nighttime, it was not quiet and peaceful any more. - Gece vakti bile olsa, artık sessiz ve huzurlu değil.

Tom just wanted some peace and quiet. - Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.

huzur
peacefulness
huzur
composure
huzur
quietness
huzur
audience
huzur
peace of mind, freedom from anxiety
huzur
evenness
huzur
presence (of an exalted personage): Sultanın huzuruna çıktık. We came before the sultan. Huzura kabul olunmadı. He was not admitted to see him/her
huzur
quietude
huzur
presence, attendance
huzur
presence, attendance; peace, ease, quiet, comfort, calm
huzur
tranquillity, peace, freedom from disturbance or turmoil
huzur
languor
huzur
poise
huzur
wellbeing
huzur
ataraxia
mutlu ve huzurlu ortam
bed of roses
rahat ve huzurlu
palmy
rahat ve huzurlu günler
halcyon days
Türkisch - Türkisch
huzurlu
Favoriten