Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
O, yüzüncü doğum gününden birkaç gün önce öldü.
- He died a few days before his hundredth birthday.
Yüzüncü doğum gününde birkaç gün içerisinde öldü.
- He died within a few days of his hundredth birthday.
Seni yüzde yüz destekliyorum.
- I support you one hundred percent.
Ben yüzde yüz hatalı değilim.
- I'm not a hundred percent wrong.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Bina yüz metre yüksekliğindedir.
- The building is one hundred meters high.
İyi haber! Bu, Klingon dilindeki dört yüz kırk dördüncü cümle.
- Good news! This is the four hundred forty-fourth sentence in Klingon.
Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
Beş yüz vagon ile başladılar.
- They started with five hundred wagons.
Onlar yaklaşık beş yüz yıl önce Peru'da imparatorluklarını kurdular.
- They built their empire in Peru about five hundred years ago.
Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.
- This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
He made a hundred in the historic match.
Overall, the top a hundred and seventy-five executives at the companies.
We busted our tails and won, we gave 110%.
I had to get up at oh dark hundred to catch a plane.
He has a one hundred percent record of success.
This drink is 100% organic.
I was among the first division to leave the long detested prison that for three hundred weary days had been my horrible lodging place.