Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Tam olmanı hayal ettiğim insan tipisin.
- You're just the kind of person I imagined you'd be.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Bir bireyin sevgisini kabul et.
- Accept a person's love.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- Donald Trump is a famous business person.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
- He is such a bad person that everybody dislikes him.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Sen kötü bir insansın.
- You are a mean person.
O iyi bir insan değil.
- He is not a good person.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.