Yeni konserve açacağım eskisinden daha sağlam, böylece umarım bezelyelerime kavuşmak artık 2 dakikamı almayacak.
- My new can opener is sturdier than the old one, so hopefully it won't take 2 minutes to get at my beans anymore.
Umarım komik olmak seni öldürmez!
- Hopefully, being ridiculous doesn't kill you !
İnşallah yarın yağmur yağar.
- Hopefully it will rain tomorrow.
İnşallah yarın varacağız.
- Hopefully, we'll arrive tomorrow.
Tom umutla gülümsedi.
- Tom smiled hopefully.
Ummak bir strateji değildir.
- Hope is not a strategy.
Ben sizin başarınız için umutluyum.
- I hope for your success.
Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
- Your students have given us new hope.
Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.
- I guess it was too much to hope for.
Bütün yapabileceğimiz ümit etmektir.
- All we can do is hope.
Artık bütün yapabileceğimiz Tom'un yapmaya söz verdiği şeyi yapmasını ümit etmektir.
- All we can do now is hope that Tom does what he's promised to do.
Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- As long as there's life, there is hope.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Umarım çok uzun süre beklemek zorunda değiliz.
- I hope we don't have to wait too long.
Emi'nin yakında ortaya çıkacağını umuyorum. Onu beklemekten usandım.
- I hope that Emi will appear soon. I'm tired of waiting for her.
Tom için yüksek emellerim var.
- I have high hopes for Tom.
Haber umutlarımızı yıktı.
- The news dashed our hopes.
Suzy Tom'un ona çıkma teklif edeceğini umuyor.
- Suzy hopes that Tom will ask her out.
Umarım beklentilerinize göre yaşayabiliriz.
- I hope we can live up to your expectations.
Hopefully my father will arrive in time for the show.
In justifying the new parking structure the council looked hopefully to rising retail sales downtown.
We still have one hope left: my roommate might see the note I left on the table.
I still have some hope that I can get to work on time.
But now abideth faith, hope, love, these three; and the greatest of these is love. (1Cor. 13:13).
... And hopefully we can do a lot to help the world and move it ...
... But hopefully I don't have to do that. ...