Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bilimci hem yurt içinde hem de yurt dışında ünlüdür.
- The scientist is famous both at home and abroad.
Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
- The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir.
- An Englishman's home is his castle.
Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.
- Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
Bomba Tom'un evini parçalara ayırdı. İyiki, o anda evde değildi.
- The bomb blew Tom's house to smithereens. Fortunately, he wasn't at home at the time.
Onlar evlerimizin dışına bomba yerleştirdiler.
- They planted bombs outside our homes.
Darmadağın bir evde yaşamak çok streslidir.
- Living in a cluttered home is very stressful.
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
- You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
Biz bizim anavatanımızdayız.
- We are in our homeland.
Anavatanlarını işgalcilere karşı savundular.
- They defended their homeland against the invaders.
O, ev ödevini akşam yemeğinden önce yapmaya alışkındır.
- She is accustomed to doing her homework before dinner.
Biz evde olmaya alışkın değiliz.
- We're used to not being home.
Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
- The teacher permitted the boy to go home.
Eve dönerken yağmura yakalanmıştım.
- I was caught in a shower on my way home.
Başarılı bir yerel çocuk eve geliyor.
- A successful local boy is coming home.
Yerel hükümetin evsizlere yardım etmesine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for the local government to help the homeless.
Soğuk bir sabahta ülkesini terk etti.
- He left his hometown on a cold morning.
Tom 5 farklı ülkede 4 evi olduğunu söylüyor.
- Tom says that he has 4 homes in 5 different countries.
Vatanımızı korumak için sonuna kadar savaşacağız.
- We'll fight to the end to protect our homeland.
Tom biraz vatan hasreti çekiyordu.
- Tom was a little homesick.
Yuvamızı sevgi ve mutluluk dolu yapacağımızı umuyoruz.
- We hope we will make our home full of love and happiness.
O şarkı bana yuvamı hatırlatıyor.
- That song reminds me of my home.
Ailenle birlikte eve aitsin.
- You belong at home with your family.
Evdeki yaşlı anne-babanı düşünmen gerekir.
- You must think of your old parents at home.
Evdeki durum her geçen gün daha dayanılmaz hale geliyor.
- The situation at home is getting more unbearable every day.
Öğle yemeğini evde yedi.
- She has lunch at home.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Tom bir bakımevine kondu.
- Tom was put in a nursing home.
Tom ülkesinde bir kız arkadaşı olduğunu Mary'ye söylemedi.
- Tom had not told Mary that he had a girlfriend back home.
Güneş batarken, hepimiz eve doğru hareket ettik.
- The sun having set, we all started for home.
Asker umarım Noel için yurda döneceğiz, dedi.
- I hope we'll be home for Christmas, said the soldier.
Takımımız yurda zaferle döndü.
- Our team came home in triumph.
He made no complaint of his ill-fortune, but only repeated in a quiet voice, with a pathos of which he was himself evidently unconscious, I want to get home to Ninety-second Street, Philadelphia..
He enter'd in the house—his home no more, / For without hearts there is no home; .
Walker was penalised for a picking up a Gerry Taggart backpass and from the resulting free-kick, Keane fired home after Johnnie Jackson's initial effort was blocked.
Home! home! sweet, sweet home! / There’s no place like home, there’s no place like home.
The missile was able to home on the target.
Everyone's gone to watch the game; there's nobody home.
I've been to cities that never close down / From New York to Rio and old London town / But no matter how far or how wide I roam / I still call Australia home.
How home the charge reaches us, has been made out by ẛhewing with what high impudence ẛome amongẛt us defend sin, .
because man goeth to his long home, and the mourners go about the streets:.
The rights listed in the UNCRC cover all areas of children's lives such as their right to have a home and their right to be educated.