Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
Sigaranla ceketimde bir delik açtın.
- You burnt a hole in my coat with your cigarette.
Onlar çukur kazıyorlar.
- They're digging a hole.
Depremin ardından, insanlar şaşkınlıkla yerdeki derin çukura baktılar.
- After the earthquake, people stared into the deep hole in the ground in surprise.
Çocuklar bilye oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar.
- The children made a small hole in the ground for their game of marbles.
Tartışma geçersizdir.
- The argument is full of holes.
Tutukluluğu sırasında Tom hücrede birkaç ay geçirdi.
- During his detention, Tom spent several months in the hole.
Anlatı boşluklarla dolu.
- The story is full of holes.
Neden 5 ve 50 yenlik bozuk paraların ortasında boşluk var?
- Why do the five yen coin and the fifty yen coin have holes in the center?
Sadece bir deliğe girmek ve asla çıkmak istemiyorum.
- I just want to crawl into a hole and never come out.
Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
- It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
car hole; brain hole.
Get some popcorn out of that popcorn bucket hole.
I have found a hole in your argument.
The shortstop ranged deep into the hole to make the stop.
She completely holed the argument.
His apartment is a hole!.
I played 18 holes yesterday. The second hole today cost me three strokes over par.
Shrapnel holed the ship's hull.
... all the stars will blink out, they'll be dead stars, neutron stars, black holes. Stars ...
... their machine's root of trust, they punch holes in the network perimeter by accident, ...