hoşlanmak

listen to the pronunciation of hoşlanmak
Türkisch - Englisch
like
enjoy
to like, be pleased with; to enjoy
relish
delight
be attracted
take to
affect
take a fancy to
care
to like, to enjoy, to go for sb/sth, to care for sb, to relish
click
be partial to
dig
be pleased with
be taken with
have a liking for smb
be taken by
fancy
bask
cotton to
rejoice in
care for
take kindly to
savour
be fond of
go for
fancy to
take a shine to smb
rejoice
hoşlanma
{i} liking

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

What's the difference between liking and loving someone? - Birinden hoşlanmak ve birini sevmek arasındaki fark nedir?

hoşlanma
{i} enjoying
hoşlan
enjoy

We enjoyed singing songs together. - Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.

He enjoyed reading detective stories. - O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.

hoşlanma
enjoyment
hoşlanma
fancy

Somehow I have taken a fancy to that girl. - Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.

birinden hoşlanmak
take a shine to
hoşlanma
enjoy

Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie. - Tom Mary'nin filmden niçin hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.

Tom didn't enjoy the concert at all. - Tom konserden hiç hoşlanmadı.

hoşlan
care for

I do not much care for this kind of drink. - Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.

I don't care for the way he talks. - Onun konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.

hoşlan
{f} liking

Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish. - Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.

Mary's boss is a bit too tactile for her liking. - Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.

hoşlanma
dislike

He said that he disliked me, but that he needed my help. - O benden hoşlanmadığını fakat yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.

He is such a bad person that everybody dislikes him. - O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.

hoşlanma
bond
hoşlanma
delectation
hoşlanma
zest
resmiyetten hoşlanmak
stand on ceremony
Türkisch - Türkisch
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek: "Bilirsiniz ki ben, politika işlerinden hiç hoşlanmam."- B. Felek
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek
(Osmanlı Dönemi) TEVECCÜH
hazzetmek
Hoşlanma
hazzetme
hoşlanma
Hoşlanmak işi
hoşlanmak
Favoriten