He has only one servant to attend on him.
- Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
Tom made his servants eat in the dark.
- Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
Tom wishes he had a maid.
- Tom bir hizmetçisinin olmasını diliyor.
I'm a stupid old maid in my thirties.
- Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
In Japan it is not customary to tip for good service.
- Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Everyone is waiting on you.
- Herkes sana hizmet ediyor.
Is anybody waiting on you?
- Size hizmet eden biri var mı?
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
He served his master well.
- O, efendisine iyi hizmet etti.
My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
- Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
Have you ever hired a maid?
- Hiç bir bayan hizmetçiyi işe aldın mı?
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.