hisseden

listen to the pronunciation of hisseden
Türkisch - Englisch
sentient
felt

Mary sat on the edge of the bed and told Tom a story until he felt asleep. - Mary yatağın kenarına oturdu ve onun uyuduğunu hissedene kadar Tom'a hikaye anlattı.

ego
sensible
hisset
{f} felt

I felt an uncomfortable tightness in my chest. - Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.

She was very well before lunch, but felt sick afterward. - O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.

hisset
{f} feeling

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

I'm not feeling too well. - Ben çok iyi hissetmiyorum.

hisset
{f} sensing

Sensing danger, he ran away. - Tehlikeyi hissetti, kaçtı.

hisset
{f} feel

Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely. - Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

aynı hisseden
sympathetic
suçlu hisseden
guilty
Türkisch - Türkisch

Definition von hisseden im Türkisch Türkisch wörterbuch

HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Cimrilik. Bahillik. Tamahkârlık
HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Alçaklık
hisset
Cimrilik, pintilik
hisset
Cimri
hisseden
Favoriten