Büyümek istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
- I want to be somebody when I grow up.
Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
- When I grow up, I want to be an English teacher.
Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
- It's difficult to grow anything in this soil.
Sami, Kosta Rika'ya gitmek ve muz yetiştirmek istiyordu.
- Sami wanted to go to Costa Rica and grow bananas.