hinbringend

listen to the pronunciation of hinbringend
Englisch - Türkisch

Definition von hinbringend im Englisch Türkisch wörterbuch

passing
{i} geçme

Sınavı geçmede hiçbir sorunu olmamalı. - She shouldn't have any problem passing the exam.

Rick sınavı geçme hakkında sevinçten uçuyordu. - Rick was over the moon about passing the exam.

passing
geçerek

Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı. - Ken saved his face by passing the examination.

Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı. - He amazed everyone by passing his driving test.

passing
sollama
afferent
içeri ileten
passing
{i} geçit
passing
geçen

Dan geçen bir kamyonetin çatısına indi. - Dan landed onto the roof of a passing van.

Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu. - He was picked up by a passing ship.

passing
kısa süren
afferent
{s} getiren (sinir)
afferent
(Tıp) İçeri (merkeze) götüren, getireafferens
afferent
(sıfat) getiren (sinir)
afferent
(Diş Hekimliği) merkeze doğru taşıyan, efferentin tersi
afferent
içeri götüren
afferent
afferent
passing
çabuk geçen rasgele olan
passing
ölüm/geçiş
passing
{s} gelip geçici

Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor. - They don't want to admit that it's really a passing fad.

passing
{s} geçici

Bu sadece geçici bir hevesti. - It was only a passing fad.

O sadece geçici bir sevdaydı. - It was just a passing infatuation.

passing
ahenkli olmayıp iki nota arasında geçiş olan nota
passing
ölme
Deutsch - Englisch
spending
bringing over
taking there
passing
afferent