himself, herself, itself, themselves; that specific (person mentioned)

listen to the pronunciation of himself, herself, itself, themselves; that specific (person mentioned)
Englisch - Türkisch

Definition von himself, herself, itself, themselves; that specific (person mentioned) im Englisch Türkisch wörterbuch

self
kendi

Adam kendini savunmak için yalvardı. - The man pleaded self-defence.

Tom kendine güveni var gibi görünmüyor. - Tom doesn't seem to have any self-confidence.

self
kendilik
self
şahıs
self
kişi

Birçok kişi kendine saygı azlığından muzdarip. - Many people suffer from low self-esteem.

O, çok bencil bir kişidir. - He's a very selfish person.

self
kişisel

Kişisel yayıncılık çekici bir seçenek olabilir. - Self-publishing may be an attractive option.

Kişisel gelişim kitapları Amerika'da çok popüler. - Self-help books are very popular in America.

self
çoğ. selves (selvz) i. 1. öz, kendi. 2. taraf, yön: his better self onun iyi tarafı. 3. ruhb. kişilik, şahsiyet. 4. kişisel çıkarlar, kendi: He has no thought of self. Kendini hiç düşünmez
self
{i} bencillik

İnsan ilişkilerinde en büyük tehlikelerden biri bencillik. - One of the greatest dangers in your human relations is self-centeredness.

self
{i} karakter
self
{i} kişilik
self
zati
self
kendi,öz
self
{s} düz renkli (çiçek)
self
kendisi

Kendisini düşünmemesine saygı duyuyorum. - I respect her selflessness.

Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı. - Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.

self
şahsi menfaat
self
{i} şahsi çıkar
self
özel

Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir. - Generosity is an important trait in today's selfish society.

self
bizzat
Englisch - Englisch
self

This argument was put forward by the defendant self.

himself, herself, itself, themselves; that specific (person mentioned)
Favoriten