Gökyüzü neden mavidir?
- Warum ist der Himmel blau?
Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
- Plötzlich verdunkelten Wolken den Himmel.
Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
- Tom and Mary were a match made in heaven.
Babam her zaman kendilerine yardım edenlere Allah yardım eder dedi.
- My father always said that heaven helps those who help themselves.
Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor.
- Heaven knows we've done everything we can.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
Beni yaratan, cennetin babası Tanrı'yı seviyorum.
- I love God, Heaven's father, who created me.
Aniden gökler açıldı.
- Suddenly the heavens opened.
Göklerde ve yerde aşkın veremeyeceği hiçbir şey yok.
- There is nothing in the Heavens and on the Earth that love cannot give.
O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
- After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Uzayda sayısız gök cisimleri var.
- There are countless heavenly bodies in space.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
He looked to the heavens.
- Er schaute in den Himmel.
Astronomy is the science of heavenly bodies.
- Astronomie ist die Wissenschaft von den Himmelskörpern.
The sun is the universal medicine of the pharmacy of the heavens.
- Die Sonne ist die Universalarznei aus der Himmelsapotheke.
He looked to the heavens.
- Er schaute in den Himmel.