Tom Mary ve kendisi için özenle hazırlanmış bir yemek pişirdi.
- Tom cooked an elaborate meal for Mary and himself.
Tom'un açıklaması özenle hazırlanmış.
- Tom's explanation is very elaborate.
Tom detaylandıramadığını söyledi.
- Tom said he couldn't elaborate.
Parti için özenli hazırlıklar yaptı.
- She made elaborate preparations for the party.
Onun teorisi ayrıntılı soruşturmaya dayanmaktadır.
- His theory is based on elaborate investigation.
Büyücünün duman ve aynalar kullanması ayrıntılı bir cepheydi.
- The magician's use of smoke and mirrors was an elaborate facade.
After reading a long, elaborate description, I was impressed but no wiser.