hiççi

listen to the pronunciation of hiççi
Türkisch - Englisch
nihilist

Mary renounced her moral values and became a nihilist. - Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.

nihilist " nihilist; nihilistic" nihilist
hiç
nothing

She knows nothing about your family. - Aileniz hakkında hiçbir şey bilmiyor.

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

hiç
never

Life never ends but earthly life does. - Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.

I've never seen such a wonderful sunset. - Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.

hiç
none

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

Any house is better than none. - Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.

hiç
any

That won't change anything. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

There wasn't anyone in the room. - Odada hiç kimse yoktu.

hiç
zero

Nobody got zero in that test. - Hiç kimse o testten sıfır almadı.

hiç
{s} whatsoever

In the old days, there were no telephones or electricity whatsoever. - Eski günlerde hiçbir telefon ya da elektrik yokmuş.

No creature whatsoever can live in space. - Hiçbir yaratık uzayda yaşayamaz.

hiç
at all

That baby is really not cute at all. - O bebek gerçekten hiç şirin değildir.

It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all. - Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.

hiç
{i} nil

No river in the world is longer than the Nile. - Dünyada hiçbir nehir Nil'den daha uzun değildir.

hiç
ever

Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody. - Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

hiç
ought

I have no idea what I ought to do. - Ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.

hiç
nix
hiç
aught
hiç
not at all

He is not at all a gentleman. - O hiç centilmen değil.

Do you mind if I call on you sometime? No, not at all. - Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.

hiç
not a dreg
hiç
naught
hiç
cipher
hiç
nought
hiç
far from

It is far from easy to understand it. - Bunu anlamak hiç kolay değil.

I'm far from impressed. - Ben hiç etkilenmedim.

hiç
no
hiç
not an iota
hiç
no whit
hiç
not in the least

She was not in the least pleased with my present. - O, hediyemden hiç memnun olmadı.

You are not in the least happy. - Sen hiç mutlu değilsin.

hiç
nary
hiç
null
hiç
nobody

Nobody can control us. - Hiç kimse bizi kontrol edemez.

Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely. - Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.

hiç
not a whit
hiç
ne'er
hiç
dust

Don't you ever dust this place? - Bu yerin hiç tozunu almıyor musun?

Is there any home remedy for dust mites? - Toz akarları için hiç ev çözümü var mı?

hiç
{i} zilch
hiç
whatever

When he is drunk, he grumbles and fights. When he is sober, he lies on whatever comes to hand and says nothing. - O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.

Whatever happens, I won't tell anybody about it. - Ne olursa olsun, hiç kimseye bunun hakkında bir şey anlatmayacağım.

hiç
by any means

He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion. - O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.

hiç
(deyim) far from it
hiç
e'er
hiç
not by a long sight
hiç
least of all
hiç
so far from
hiç
not exactly
hiç
not by a long ways
hiç
not one iota
hiç
in no way

It is in no way an easy job. - Bu, hiç bir şekilde kolay bir iş değil.

This video is a harmless joke and is in no way meant to insult anyone. Any similarity with real characters or events is coincidental. - Bu video zararsız bir şakadır ve hiçbir şekilde kimseye hakaret etmek anlamına gelmez. Gerçek karakter veya olaylarla olan herhangi bir benzerlik tesadüftür.

hiç
(deyim) not a bit of it!
hiç
(Felsefe) nihil

Mary renounced her moral values and became a nihilist. - Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.

hiç
(deyim) when hell freezes over
hiç
for the life of me
hiç
a fat lot
hiç
not in the slightest
hiç
hardly

There was hardly anyone in the room. - Odada hiç kimse yoktu.

Unfortunately I hardly speak any German. - Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.

hiç
not half
hiç
by no means

Her explanation is by no means satisfactory. - Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.

He was by no means happy. - O hiçbir şekilde mutlu değildi.

hiç
for nuts
hiç
nullity
hiç
(in questions and negative sentences) ever; at all
hiç
never, not at all; (soruda) ever; (addan önce) no; any; nothing
hiç
never, not at all
hiç
nothing, nothing at all
hiç
{k} not by a long shot
hiç
neer
hiç
{s} superficial

Do people ever accuse you of being superficial? - İnsanlar seni hiç yüzeysel olmakla suçlar mı?

hiç
tuppence
hiç
whit

In Africa, there is no difference between a white and a black. - Afrika'da beyaz biriyle siyah biri arasında hiçbir fark yok.

Have your ever followed the White Rabbit to its hole? - Sen hiç beyaz tavşanı deliğine kadar izledin mi?

hiç
minus
Türkisch - Türkisch
hiççi
Favoriten