heyday

listen to the pronunciation of heyday
Englisch - Türkisch
en parlak dönem
altın çağ
{i} doruk
heat
daralmak
heat
(Spor) ısınma turları
heat
sıcaklık

Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu. - The heat kept me awake all night.

Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı. - Tom almost passed out from the heat.

heat
ısınmak
heat
eleme yarışı
heat
{i} ateş

John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı. - Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.

Tom'un Mary ile ateşli bir tartışması vardı. - Tom had a heated argument with Mary.

heat
tur/ısı/sıcaklık
heat
{i} kızışma, kösnü
heat
{i} kızgınlık dönemi
heat
{f} kızışmak
heat
{i} öfke
heat
{i} spor eleme, eleme koşusu/yarışı
heat
{f} ısıtmak; ısınmak
heat
{i} kızışma
heat
(fiil) ısıtmak, kızıştırmak, hareketlendirmek, ısınmak, kızdırmak, kızmak, kızışmak
heat
ısın/ısıt
heat
{f} kızıştırmak
heat
{i} acılık
heat
çiftleşme isteği
heat
bir kere kızdırılma
Englisch - Englisch
A lively greeting
A period of success, popularity or power; prime

The early twentieth century was the heyday of the steam locomotive.

{i} prime, time of greatest success or popularity, period of greatest power or influence
the period of greatest prosperity or productivity
An expression of frolic and exultation, and sometimes of wonder
The time of triumph and exultation; hence, joy, high spirits, frolicsomeness; wildness
Someone's heyday is the time when they are most powerful, successful, or popular. In its heyday, the studio's boast was that it had more stars than there are in heaven. the time when someone or something was most popular, successful, or powerful in sb's heyday (heyda a shout of happiness (16-17 centuries); influenced by day)
{e} denoting surprise
{n} heat
heydays
plural of heyday
heyday
Favoriten