hesaba

listen to the pronunciation of hesaba
Türkisch - Englisch
be accounted for
hesaba katmak
regard
hesaba katmak
consider

That's a lot to consider. - O hesaba katmak için çok fazla.

hesap
account

I'd like to open an account. - Bir hesap açmak istiyorum.

My wife keeps the household accounts. - Ev hesaplarını eşim tutar.

hesap
calculation

I've made a mistake in my calculations. - Hesaplamalarımda bir hata yaptım.

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

hesaba katmak
take into account
hesaba katma
account

You must take his state of health into account. - Sen sağlık durumunu hesaba katmalısın.

Try to take account of everything before you make a decision. - Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.

hesaba katma
allowance

You must make allowance for his inexperience. - Onun deneyimsizliğini hesaba katmalısın.

You must make allowance for his lack of experience. - Onun tecrübe eksikliğini hesaba katmalısın.

hesaba katma
taking into account
hesaba katmak
count
hesaba katılmak
To take into account
hesaba çekilmek
To be judged
hesaba almak
to take into account, to allow for, to make allowances for
hesaba gelmez
countless
hesaba geçirilebilir
chargeable
hesaba geçirmek
to enter to an account
hesaba katma
considering
hesaba katma
count

Do you want me to count these? - Bunları hesaba katmamı istiyor musun?

We had to count on our strength only. - Sadece gücümüzü hesaba katmalıydık.

hesaba katmadan
irrespective of
hesaba katmak
figure on
hesaba katmak
allow
hesaba katmak
reckon among
hesaba katmak
make allowance for
hesaba katmak
(zarar) set off
hesaba katmak
to take into account, to take into consideration, to allow for sb/sth, to make allowances for, to reckon with, to take account of sth, to consider
hesaba katmak
take account of
hesaba katmak
reckon with
hesaba katmak
bargain for
hesaba katmak
reckon in
hesaba katmamak
reckon without
hesaba katmamak
to reckon without, to exclude
hesaba katmamak
leave out of account
hesaba katmamak
take no account of
hesaba katmamak
not to consider
hesaba katılmamış
unaccounted-for
hesaba katılmayan
unappreciated
hesaba katılmış
calculated
hesaba servis ücreti dahil mi
Does the bill include the service charge
her şeyi hesaba katan
circumspect
her şeyi hesaba katarak
all-round
her şeyi hesaba katarak
on the whole
her şeyi hesaba katarak
all in all
her şeyi hesaba katarak
all around
hesap
{i} estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

hesap
score
hesap
count

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

hesap
bill

The bill must be paid today. - Hesap bugün ödenmelidir.

They have enough money for their bills. - Hesaplar için yeterli paraya sahipler.

hesap
computation
hesaba katmak
think of
hesap
bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.)
hesap
sum
hesap
statement

Statements will be mailed every quarter. - Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.

hesap
sums
hesap
debt
hesaba katmak
mark
hesaba katmak
keep in mind
hesaba katmak
count in
hesaba katmak
bear in mind
hesaba katmak
consist of
hesap
accounts

Do you two have separate bank accounts? - Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts. - 2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.

hesap
check

Have you checked your calculations? - Hesapları kontrol ettin mi?

Tom double-checked his bank balance before writing the check. - Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.

hesap
(Ticaret) facility
hesap
(Bilgisayar) calc

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

hesap
recital
hesap
(Ticaret) balance

I'd like to find out my bank balance. - Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.

Tom double-checked his bank balance before writing the check. - Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.

hesap
tally
hesap
cipher
hesap
calculate

A computer can calculate very rapidly. - Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.

To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth. - Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.

hesaba katmak
take into consideration
hesaba katmak
allow for
hesaba katmak
count on
hesap
calculus
hesap
tab

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

hesaba katmak
provide for
hesap
accountable to
l. hesaba koymak
l. To put into account
hesap
calculation, computation
hesap
arithmetic
hesap
(Hukuk) account, bill
hesap
settling
hesap
plan, expectation
hesap
calculating

He is shrewd and calculating. - O, kurnaz ve hesapçıdır.

Tom is calculating his salary. - Tom maaşını hesaplıyor.

hesap
account, financial record
hesap
reckoning
hesap
calculation, calculus, computation; account; bill, check; estimate; arithmetic
hesap
counting

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

hesap
account, money owed or on deposit
Türkisch - Türkisch

Definition von hesaba im Türkisch Türkisch wörterbuch

hesap
Oranlama, tahmin: "Evdeki hesap çarşıya uymaz."- Atasözü
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
hesap
"Tutum", "durum" veya "anlayış" anlamına gelir
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu: "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver."- S. F. Abasıyanık. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Matematiksel işlem
hesap
Tutum, durum, anlayış
hesap
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
hesap
Oranlama, tahmin
hesap
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
hesap
Aritmetik
hesap
Alacaklı veya borçlu olma durumu
hesap
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü: "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?."- F. R. Atay
hesaba
Favoriten