Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
- Maria, 35 yılı aşkın bir süredir arazide istihdam edildiği için, sütçülük hakkında herşeyi bilir.
Tell Tom everything's fine.
- Tom'a herşeyin yolunda olduğunu söyle.
Don't worry, everything will be OK.
- Üzülmeyin, her şey düzelecek.
Some people believe that Japan is No.1 in everything.
- Bazı insanlar Japonya'nın her şeyde 1 numara olduğuna inanıyor.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
- Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
All that glitters is not gold.
- Parlayan her şey altın değildir.
All's fair in love and war.
- Aşkta ve savaşta her şey adildir.
Jane Goodall discovered that chimpanzees are omnivorous, not vegetarian.
- Jane Goodall şempanzelerin her şeyi yediklerini, vejetaryen olmadıklarını keşfetti.
Only God is omnipotent.
- Sadece Tanrı her şeye gücü yetendir.