The second quartile's figures were right on target.
The arrow fell short of the target.
- Ok hedefine varamadı.
The arrow missed its target.
- Ok hedefini ıskaladı.
What is your ultimate goal in your life?
- Hayatınızdaki nihai hedefiniz nedir?
Finally, he achieved his goal.
- Sonunda hedefine ulaştı.
That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
- Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
The uprising failed to achieve its objectives.
- Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
Which college are you aiming for?
- Siz hangi üniversiteyi hedefliyorsunuz?
Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars.
- Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.
We have reached our destination.
- Biz hedefimize ulaştık.
The ship proceeded to her destination.
- Gemi hedefine doğru ilerledi.
That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
- Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
- Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
Did you accomplish your goals?
- Hedeflerine ulaştın mı?
After reflecting on my life up to now, I decided that I needed to change my goals.
- Şimdiye kadarki hayatımı derinlemesine düşündükten sonra hedeflerimi değiştirmem gerektiğine karar verdim.
The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
The ship proceeded to her destination.
- Gemi hedefine doğru ilerledi.
As soon as I arrived at the destination, I called him.
- Hedefe varır varmaz onu aradım.
At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
- Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
The end justifies the means.
- Hedefe giden her yol mübahtır.
The bullet found its mark.
- Mermi hedefini buldu.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.