hedefsiz

listen to the pronunciation of hedefsiz
Türkisch - Englisch
aimless
objectless
aim
hedef
target

Aim at the target with this gun. - Bu tabanca ile hedefe nişan al.

The arrow missed its target. - Ok hedefini ıskaladı.

hedef
goal

They attained their goal. - Onlar hedeflerine ulaştılar.

What is your ultimate goal in your life? - Hayatınızdaki nihai hedefiniz nedir?

hedef
(Hukuk) objective

The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same. - Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.

That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve. - Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.

hedef
aim

The country is aiming at decreasing its imports. - Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.

Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars. - Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

hedef
destination

As soon as I arrived at the destination, I called him. - Hedefe varır varmaz onu aradım.

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

hedef
{i} object

That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve. - Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.

The uprising failed to achieve its objectives. - Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.

hedef
intention
hedef
(Bilgisayar) to
hedef
(Ticaret) goals

Did you accomplish your goals? - Hedeflerini gerçekleştirdin mi?

Goals determine what you are going to be. - Hedefler sizin ne olacağınızı belirler.

hedef
(Bilgisayar) copy to
hedef
mission

The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter. - NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.

hedef
(Bilgisayar) dest

What's your final destination? - Senin nihai hedefin nedir?

We have reached our destination. - Biz hedefimize ulaştık.

hedef
cock-shy
hedef
end

Does the end justify the means? - Hedefe giden her yol mubah mıdır?

She has finally achieved her end. - Sonunda hedefine ulaştı.

hedef
point
hedef
{i} bourn
hedef
cause
hedef
mark

His expectations hit the mark exactly. - Onun beklentileri tam olarak hedefi buldu.

Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets? - Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?

hedef
to target
hedef
Terminus
hedef
blank
hedef
bourne
hedef
target, mark
hedef
(bomba) home
hedef
Land of Promise
hedef
clout
hedef
cock shy
hedef
target, mark; object, objective, aim, goal, cause erek, amaç, gaye, maksat
hedef
object, aim, goal
hedef
butt
hedef
Promised Land
hedef
(okçuluk) rover
hedef
drift
hedef
animus
Türkisch - Türkisch

Definition von hedefsiz im Türkisch Türkisch wörterbuch

HEDEF
(Osmanlı Dönemi) İri vücudlu adam
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Yüksek, bülend
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Emel. Varılmak istenen gaye
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Bir işe yaramayan, tembel ve uykucu olan. L.R
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Nişan noktası
Hedef
nişane
Hedef
amaç
Hedef
(Osmanlı Dönemi) URZA
Hedef
nişangah
Hedef
(Osmanlı Dönemi) GARAM
hedef
Amaç, gaye, maksat: "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar."- T. Buğra
hedef
Nişan alınacak yer
hedef
Amaç, gaye, maksat
hedefsiz
Favoriten