hedefli

listen to the pronunciation of hedefli
Türkisch - Englisch
intended for
meant for, designed for
hedef
target

The arrow fell short of the target. - Ok hedefine varamadı.

Tom's shot missed the target by two feet. - Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.

hedef
goal

They attained their goal. - Onlar hedeflerine ulaştılar.

Finally, he achieved his goal. - Sonunda hedefine ulaştı.

hedef
(Hukuk) objective

The uprising failed to achieve its objectives. - Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.

That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve. - Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.

hedef
aim

The country is aiming at decreasing its imports. - Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.

Aim at the target with this gun. - Bu tabanca ile hedefe nişan al.

hedef
destination

We have reached our destination. - Biz hedefimize ulaştık.

Although each person follows a different path, our destinations are the same. - Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.

hedef
{i} object

The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same. - Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.

The uprising failed to achieve its objectives. - Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.

hedef
intention
hedef
(Bilgisayar) to
hedef
(Ticaret) goals

Did you accomplish your goals? - Hedeflerini gerçekleştirdin mi?

Did you accomplish your goals? - Hedeflerine ulaştın mı?

hedef
(Bilgisayar) copy to
hedef
mission

The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter. - NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.

hedef
(Bilgisayar) dest

Although each person follows a different path, our destinations are the same. - Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.

We have reached our destination. - Biz hedefimize ulaştık.

hedef
cock-shy
hedef
end

The end justifies the means. - Hedefe giden her yol mübahtır.

Does the end justify the means? - Hedefe giden her yol mubah mıdır?

hedef
point
hedef
{i} bourn
hedef
cause
hedef
mark

His expectations hit the mark exactly. - Onun beklentileri tam olarak hedefi buldu.

The bullet found its mark. - Mermi hedefini buldu.

hedef
to target
hedef
Terminus
hedef
blank
hedef
bourne
hedef
target, mark
hedef
(bomba) home
hedef
Land of Promise
hedef
clout
hedef
cock shy
hedef
target, mark; object, objective, aim, goal, cause erek, amaç, gaye, maksat
hedef
object, aim, goal
hedef
butt
hedef
Promised Land
hedef
(okçuluk) rover
hedef
drift
hedef
animus
Türkisch - Türkisch

Definition von hedefli im Türkisch Türkisch wörterbuch

HEDEF
(Osmanlı Dönemi) İri vücudlu adam
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Yüksek, bülend
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Emel. Varılmak istenen gaye
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Bir işe yaramayan, tembel ve uykucu olan. L.R
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Nişan noktası
Hedef
nişane
Hedef
amaç
Hedef
(Osmanlı Dönemi) URZA
Hedef
nişangah
Hedef
(Osmanlı Dönemi) GARAM
hedef
Amaç, gaye, maksat: "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar."- T. Buğra
hedef
Nişan alınacak yer
hedef
Amaç, gaye, maksat
hedefli
Favoriten