Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
- Tom and Mary were a match made in heaven.
Allah insanlara hayat verir ve onların her türlü arzularına sahip olmalarına sebep olur.
- Heaven gives life to people and causes them to have all kinds of desires.
Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor.
- Heaven knows we've done everything we can.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Tanrı'ya şükür bugün özgürüm.
- Thank heavens, I'm free today.
Tanrıya şükürler olsun! Ben zamanında geliyorum.
- Heaven be praised! I come on time.
Bütün gökyüzü aydınlandı ve bir patlama vardı.
- The whole sky lit up and there was an explosion.
Gökyüzü çok berraktı.
- The sky was as clear as ever.
Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
- The sky has gradually clouded over.
Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
- Judging from the sky, it will rain soon.
O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
- After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
- Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
Uzayda sayısız gök cisimleri var.
- There are countless heavenly bodies in space.
Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
- It will be cold and the sky will be overcast.
Hava muhtemelen açacak.
- The sky is likely to clear up.
This mortal has incurred the wrath of the skies.
Soaking in a warm bath after a long day at work is sheer heaven.
... I was just in North Korea, for heaven's sake. ...