Sen iyi kalpli bir çocuksun.
- You are a good hearted child.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Beklenildiği gibi, Yeni Yıl Arefesinde Tom cesaret buldu ve topallayarak partiye yürüyebildi.
- Tom took heart and, sure enough, on New Year's Eve he was able to hobble along to a party.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Benim bir kupa kızım var.
- I've got a queen of hearts.
Bende kupa valesi var.
- I've got the jack of hearts.
Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
Gitmek istediğin her yere seni götüreceğim ve canının istediği her şeyi sana alacağım.
- I'll take you wherever you want to go and buy you whatever your heart desires.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Fadıl soğukkanlı katildi.
- Fadil was cold-hearted killer.
Tom soğukkanlı bir katildir.
- Tom is a cold-hearted murderer.
Bir şeyi sadece isteksizce yapmak yapabileceğin en kötü şeydir.
- Doing something only half-heartedly is the worst thing you can do.
Tom isteksizce güldü.
- Tom laughed half-heartedly.
O her zaman soğuk kalpli.
- She is always cold-hearted.
I heart you (I love you).
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!
Sen iyi kalpli bir çocuksun.
- You are a good hearted child.
He gave a heavy-hearted sigh.
These chicken-hearted bosses always seem to give in at the first sign of a strike.
He made a half-hearted attempt to read the chapter before giving up and dozing off.
At last she spoke in a low voice, hesitating slightly, nevertheless going with incisive directness into the very heart of the problem.
The further we delve into this story, the more convinced we become of one thing: We heart the Goss.
We provided a lot of brains and a lot of heart to the response when it was needed, says Sandra Sanchez, director of AFSC's Immigrants' Voice Program in Des Moines.
Aw. Thank you. The Cherub kissed the air between them and sent a small cluster of tiny red hearts at her.