Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Tom altın yüreklidir.
- Tom has a heart of gold.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell him the truth.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Cheesecake Factory'de canımın istediği kadar peynirli kek yemek istiyorum.
- I'd like to eat cheesecake to my heart's content at The Cheesecake Factory.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Bende korkunç mide yanması var.
- I have horrible heartburn.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Benim bir kupa kızım var.
- I've got a queen of hearts.
Bende kupa valesi var.
- I've got the jack of hearts.
I heart you (I love you).
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
Tom bir kalp krizi geçirdi.
- Tom had a heart attack.
Tom bir kalp krizi geçirdi.
- Tom has had a heart attack.
Tom Mary'nin çatının kenarında durduğunu gördüğü zaman neredeyse kalp krizi geçirmişti.
- Tom nearly had a heart attack when he saw Mary standing on the edge of the roof.
Tom bir kalp krizi geçirdi.
- Tom has had a heart attack.
Fadıl, Dania'yı kontrol etmek için her zaman kalpsiz korkutma taktiklerini kullandı.
- Fadil always used his heartless scare tactics to control Dania.
Nasıl bu kadar kalpsiz olabiliyorsun?
- How can you be so heartless?
Tom altın yüreklidir.
- Tom has a heart of gold.
Onun kalp hastalığı var.
- She has a heart disease.
Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
- I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
Kalp yetmezliğinden aniden öldü.
- He died quite suddenly of heart failure.
Tom, yirmi Ekim'de 93 yaşında kalp yetmezliğinden öldü.
- Tom died of heart failure on October twentieth at the age of 93.
Bir şeyler hakkında kızımla samimi olarak konuşmak zorunda kalacağım.
- I'll have to talk to my daughter about things heart-to-heart.
This music is soulful and heart melting.
Kalp atış hızın neydi?
- What was your heart rate?
Mary kalp atış hızının arttığını hissetti.
- Mary felt her heart rate increase.
Dr. Öz's research interests include heart replacement surgery, etc.
Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir.
- He is the foremost authority on heart surgery.
O heyecanlandırıcıydı.
- It was heart-warming.
Benim bir kupa kızım var.
- I've got a queen of hearts.
Bende kupa valesi var.
- I've got the jack of hearts.
Kalp hastalıklarından muzdarip insanların sayısı yükselişte.
- The number of people suffering from heart disease is on the rise.
Çok fazla yağ yemek kalp hastalığına sebep olmalı.
- Eating too much fat is supposed to cause heart disease.
Tom nasıl bu kadar katı yürekli olabilir?
- How could Tom be so heartless?
Dan katı yürekli görünmek istemiyor.
- Dan doesn't want to look heartless.
Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir.
- Time heals all broken hearts.
O, genç kızların kalplerini çarptırıyor.
- He makes young girls' hearts flutter.
Çok fazla yağ yemek kalp hastalığına sebep olmalı.
- Eating too much fat is supposed to cause heart disease.
Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
- I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
Tom'un konjestif kalp yetmezliği var.
- Tom has congestive heart failure.
Leyla kalp yetmezliği için kritik bir riskteydi.
- Layla was at a critical risk of heart failure.
Sen iyi kalpli bir çocuksun.
- You are a good hearted child.
At last she spoke in a low voice, hesitating slightly, nevertheless going with incisive directness into the very heart of the problem.
The further we delve into this story, the more convinced we become of one thing: We heart the Goss.
We provided a lot of brains and a lot of heart to the response when it was needed, says Sandra Sanchez, director of AFSC's Immigrants' Voice Program in Des Moines.
Aw. Thank you. The Cherub kissed the air between them and sent a small cluster of tiny red hearts at her.
Don't let her rough exterior fool you; underneath that grumpy disposition beats a heart of gold.
They sat down and had a long overdue heart to heart about the future of their relationship.
a heart-to-heart talk.
In the early days, you may even experience a heart-pounding nightmare or two about being separated from your baby or your baby falling off a balcony.
It was a heartwarming movie about a child overcoming adversity.
The masons used rubble from their trimming of the face rocks as some of the hearting for the wall.
... progeny in the heart of anatolia ski ...
... But it's with a heavy heart I answer that question, but ...