He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
The meat's not ready yet.
- Et henüz hazır değil.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
Peter, Nancy will be ready in while.
- Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.
Tom set the table for dinner while Mary cooked.
- Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands.
- Eğer birisi için yemek hazırlıyorsan, lütfen burnunu çekme, kıçını kaşıma veya ellerine hapşırma.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
Tom helped Mary set the table.
- Tom Mary'nin masayı hazırlamasına yardım etti.
Tom set the table for dinner while Mary cooked.
- Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
Details weren't immediately available.
- Ayrıntılar hemen hazır değildi.
You had better prepare yourself for the next game.
- Bir sonraki oyun için kendini hazırlasan iyi olur.
She is preparing to the Olympic Games this year.
- Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.
Lunch will be available.
- Öğle yemeği hazır olacak.
Shuttles will be available.
- Servisler hazır olacak.
You should be ready for the worst.
- En kötüsü için hazır olmalısınız.
She packed yesterday, so as to be ready early today.
- Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
I'm about ready to go.
- Neredeyse gitmeye hazırım.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
You can make it! Go for it. I'll stand by you.
- Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır bekleyin.
Tom is willing to do almost anything for Mary.
- Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.
She was always willing to help people in trouble.
- O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
Dinner will be ready by the time you have finished your work.
- Akşam yemeği işini bitirmeden önce hazır olacak.
Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?
Who in this room is prepared to stand up for their rights?
- Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?
He psyched himself up for the race.
- O kendini yarışa hazırladı.
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
All the members were present.
- Bütün üyeler hazır bulundu.
All the members were present at the meeting.
- Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.