haz

listen to the pronunciation of haz
Türkisch - Englisch
{i} pleasure
{i} delight
gratification
enjoyment
joy
pleasure, delight, enjoyment, gusto
elation
rejoicing
enchantment
relish
gusto
indulgence
(Bilgisayar) june

Yumiko married a childhood friend last June. - Geçen Haziran Yumiko, bir çocukluk arkadaşıyla evlendi.

Misako married a Canadian last June. - Misako, geçen Haziran bir Kanadalıyla evlendi.

haz almak
indulge
haz almak
enjoy
haz duymak
feel pleasure
haz'
pleasure '
haz almak
be delighted
haz almak
feast
haz almak
take pleasure
haz duymak
be pleased with
haz duymak
to feel pleasure
haz duymak
be elated
haz duymak
to enjoy, get pleasure from
haz ilkesi
the pleasure principal
cinsel haz
sexual pleasure
ön haz
(Pisikoloji, Ruhbilim) forepleasure
Englisch - Englisch
Heat Affected Zone - a narrow zone of material close to the cut edge that turns hard and brittle due to heat generated by the cutting process
Heat Affected Zone - the edge of the laser-machined surface that receives an excess of heat during the operation In the HAZ, the microstructure is altered near the surface of the cut or weld - only into the first few thousandths of an inch of the parent material Lasers produce significantly less HAZ than TIG or electron beam welding Can be readily removed from metal work pieces by electropolishing
Health Action Zone
Heat-Affected Zone, or the area where laser beam and metal (or other) surface are in contact
haz/mat
{i} dangerous substance, flammable or poisonous material that may be a hazardous to life or to the environment if released without safety measures
Türkisch - Türkisch
Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku
Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk
Hoşa giden duygulanım
Bir şeyden duyulan sevinç
Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku: "Ömrünün en öfkeli veya buhranlı anlarında bile yaşamak hazzının parıltısı gözlerinden eksik olmazdı."- A. Ş. Hisar
Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma
HAZ'
(Osmanlı Dönemi) Taksim etmek, bölmek, paylaştırmak
HAZ'
(Osmanlı Dönemi) Muhalefet etmek
ME'HAZ
(Osmanlı Dönemi) Menba'. Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer. Bir şeyin aslının alındığı kaynak.Cumhur-u avâmı, bürhandan ziyâde me'hazdaki kudsiyet imtisâle sevkeder. M
TE'HAZ
(Osmanlı Dönemi) Tekrar almak
me'haz
(Osmanlı Dönemi) bir şeyin aslının alındığı yer, kaynak, menbâ
Englisch - Türkisch
(Askeri) tehlikeli kargo (hazardous cargo)
haz
Favoriten