Tom thought he had a chance to survive.
- Tom, hayatta kalma şansı olduğunu düşündü.
It's a miracle that you were able to survive.
- Hayatta kalabilmen bir mucize.
You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.
The surviving refugees longed for freedom.
- Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.