having to

listen to the pronunciation of having to
Englisch - Türkisch
zorunda
have to
zorunda olmak

Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum. - I don't want to have to listen to Tom sing that song again.

Sizin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum. - I don't want to have to worry about you.

have to
-meli
have to
-malı
have to
mecburiyetinde kalmak
have to
gerekmek

Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir. - Mutual steps have to be taken.

have to
-mek zorunda olmak
have to
mecbur olmak
have to
zorunda kalmak

Tom seninle dövüşmek zorunda kalmak istemiyor. - Tom doesn't want to have to fight you.

Seni tekrar uyarmak zorunda kalmak istemiyorum. - I don't want to have to warn you again.

having
{i} sahip olma

Ivır zıvır yiyecek yemekten vazgeçmek için irade gücüne sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum. - I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.

Yapacak çok şeye sahip olmayı severim. - I like having plenty to do.

having
{f} sahip ol

Tom yeterli paraya sahip olmamaktan hoşlanmıyordu. - Tom didn't like not having enough money.

İyi bir sağlığa sahip olduğum için, kendimi şanslı sayıyorum. - I count myself lucky in having good health.

having
sahip olarak

Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir. - When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.

1950'lerde, Finler dünyadaki en az sağlıklı diyetlerden birine sahip olarak belirtildiler. - In the 1950's, the Finns were cited as having one of the least healthy diets in the world.

having
-li
have to
-meli, -malı: I have to go. Gitmeliyim. had better -se iyi olur: I had better go. Gitsem iyi olur
having
li
having
sahip olan
Englisch - Englisch
Present participle of have to
have to
Must (logical conclusion)

It has to be an electrical fault.

have to
Must; need to; to be required to. Indicates obligation

You have to wear a seat belt.

Having
payn
Having
soothsay
having
property, fortune
having
present participle of have
having
A SQL lause used with the GROUP BY statement It restricts the output to only those groups that meet the specified condition
having
Possession; goods; estate
having
{i} possessing, owning
having to

    Silbentrennung

    ha·ving to

    Türkische aussprache

    hävîng tı

    Aussprache

    /ˈhavəɴɢ tə/ /ˈhævɪŋ tə/

    Videos

    ... having to take a sugar pill? ...
    ... like me and him, and to pay for it, we're having to initiate significant cuts in federal ...
Favoriten