Saatimi bir saat ileri aldım.
- I set my watch ahead one hour.
Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
- You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Keşke önceden arasaydın.
- I wish you had called ahead.
Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Öndeyken vazgeçmemeliydin.
- You should've quit when you were ahead.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
Zor kararlar ileride yatar.
- Tough decisions lie ahead.
Yaklaşık otuz yarda ileride.
- It's about thirty yards ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Programdan ilerdeyiz.
- It's ahead of schedule.
Herkes hız limitine uyuyordu, bu yüzden ilerde muhtemelen bir hız tuzağı olduğunu biliyordum.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Sen önden git. Ben yakında sana yetişirim.
- Go on ahead. I'll catch up with you soon.
He is far ahead of his class in math.