Sanırım o büyüleyici.
- I think it's fascinating.
Büyüleyici görünüyor.
- It looks fascinating.
O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.
- He met many fascinating people in the course of his travels.
Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.
- I found it fascinating what you were saying about global warming.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
Sanırım o büyüleyici.
- I think it's fascinating.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?