Büyüleyici görünüyor.
- It looks fascinating.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
- Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.
- He met many fascinating people in the course of his travels.
Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.
- It was quite fascinating to see how these men were surviving.
Sanırım o büyüleyici.
- I think it's fascinating.
Konuyu büyüleyici buldum.
- I found the subject fascinating.
Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- Am I really that fascinating?