having a certain age; at the age of; having lived; as, a man aged forty years

listen to the pronunciation of having a certain age; at the age of; having lived; as, a man aged forty years
Englisch - Türkisch

Definition von having a certain age; at the age of; having lived; as, a man aged forty years im Englisch Türkisch wörterbuch

aged
çok yaşlı
aged
ihtiyar
aged
{f} yaşlan

Sen bir günde yaşlanmadın. - You haven't aged a day.

Endişeler onu hızla yaşlandırdı. - Worries aged him rapidly.

aged
Eskimiş, eskitilmiş
aged
{s} (ey'cîd) yıllanmış; eski
aged
{s} (eycd) yaşında: a girl aged four dört yaşında bir kız
aged
(sıfat) yaşında, yaşlı, ihtiyar, yıllanmış, kocamış
aged
{s} yaşında

O, on yedi yaşındadır. - She is aged seventeen.

Fadıl, 76 yaşında doğal nedenlerden dolayı hapishanede öldü. - Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.

aged
{s} (ey'cîd) yaşlı, ihtiyar
aged
{s} kocamış
aged
{s} yıllanmış
aged
yıllanmış/yaşça/yaşlı
Englisch - Englisch
aged
having a certain age; at the age of; having lived; as, a man aged forty years

    Silbentrennung

    ha·ving a cer·tain age; at the age of; ha·ving lived; as, a man a·ged for·ty years

    Aussprache

Favoriten