We're both in the hat, let's hope we come up against each other.
My mother was wearing several hats in the early fifties: hostess, scout, wife, and mother.
The thief cut the telephone lines before breaking into the house.
- Eve girmeden önce, hırsız telefon hatlarını kesmiş.
I called her, but the line was busy.
- Onu aradım, ancak hat meşguldü.
I cross the railroad tracks every morning.
- Her sabah demir yolu hattını geçerim.
He crosses the railroad tracks every morning.
- Her sabah tren hatlarını geçer.
Don't hesitate to send a note if you observe an error.
- Hata görürsen bir not göndermekten çekinme.
Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
- Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
He remembers writing to her every week.
- Ona her hafta yazdığını hatırlıyor.
I remember writing to her.
- Ona yazdığımı hatırlıyorum.
... hat for Poker Face. ...