hastasıdır

listen to the pronunciation of hastasıdır
Türkisch - Englisch
were patient
hasta
sick

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

hasta
patient

Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea. - Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

Dr. Bell treated the patient. - Dr. Bell hastayı tedavi etti.

hasta
ill

I hear he has been ill since last month. - Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

He could not go on the hike because he was ill. - O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.

hasta
{s} diseased
hasta
under the weather
hasta
{i} client
hasta
ailing

The ailing aunt let out a sigh. - Hasta teyze iç çekti.

hasta
{i} sufferer
hasta
invalid

Do I look like an invalid? - Hasta gibi mi görünüyorum?

hasta
(Argo) gippy
hasta
weather
hasta
(Argo) crook
hasta
cracked
hasta
about the gills
hasta
queer
hasta
mad

The patient made a full recovery. - Hasta tamamen iyileşti.

Tom made a big donation to the hospital. - Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.

hasta
crazy

I was crazy about that boy. - Ben o delikanlıya hastaydım.

hasta
patience

The patient lost his patience. - Hasta sabrını kaybetti.

hasta
indisposed
hasta
ili
hasta
shot

One of the hunters was shot and had to be taken to hospital, where he is now making a speedy recovery. - Avcılardan biri vuruldu ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı ve şimdi hızlı bir iyileşme gösteriyor.

hasta
poorly

A healthy person is a poorly examined sick person. - Sağlıklı bir kişi kötü muayene edilmiş hasta bir kişidir.

hasta
nut

Why did they put Tom in a nuthouse? - Neden Tom'u bir akıl hastanesine koydular?

It's not a nuthouse, it's a psychiatric hospital. - Bu bir akıl hastanesi değil, bu bir psikiyatri hastanesi.

hasta
upset
hasta
into

You should take her illness into consideration. - Onun hastalığına dikkat etmelisin.

Tom was admitted into the hospital. - Tom hastaneye kabul edildi.

hasta
freak
hasta
lover
hasta
peculiar
hasta
potty about
hasta
buff
hasta
keen on
hasta
sick person

The sick person was only skin and bones. - Hasta adam sadece bir deri bir kemik kalmıştı.

You're a very sick person. - Çok hasta bir insansın.

hasta
hooked
hasta
sıck

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

The dog seems to have been sick. - Köpek hasta gibi görünüyor.

hasta
{i} case

Take this medicine in case you get sick. - Hastalanırsan bu ilacı al.

Can a case be made for late-term abortions? - Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?

Hasta
(Tıp) healthless
hasta
valetudinarian
hasta
slang hard up, flat broke, penniless
hasta
slang losing (card)
hasta
fanatical
hasta
unsound
hasta
addicted to, excessively fond of: futbol hastası great soccer fan
hasta
weakly
hasta
ill, sick, poorly; cracked, mad, crazy, freak, potty about sb/sth; patient; invalid; fan, buff
hasta
fanatic
hasta
in bad health
hasta
unwell

He came to school even though he was unwell. - O, hasta olmasına rağmen okula geldi.

hasta
patient, sick person; invalid
hasta
fan
hasta
slang lazy student
hasta
sick, ill
hasta
valetudinary
hasta
bad

My mother is sick with a bad cold. - Annem kötü bir soğuk algınlığından dolayı hasta.

I saw many patients at the hospital, some of whom were badly injured. - Hastanede bir sürü hasta gördüm, onlardan bazıları kötü şekilde yaralanmıştı.

hasta
potty
hasta
keen
hasta
weak

The sickness has weakened your organism. - Hastalık, organizmanızı zayıf düşürdü.

He feels weak after his illness. - O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.

Englisch - Englisch

Definition von hastasıdır im Englisch Englisch wörterbuch

hasta
Third-person singular simple present indicative form of hafta: has to; is required to

He hasta visit the doctor.

hasta
A hand gesture used to depict the meaning of a song
hasta
goodbye
hasta
Has to; is required to
hasta
{ü} (United States) see you later
hasta
{f} (Informal) has to, must, is required to
hasta
until
Türkisch - Türkisch

Definition von hastasıdır im Türkisch Türkisch wörterbuch

hasta
na-mizaç
Hasta
(Osmanlı Dönemi) VASIB
Hasta
(Osmanlı Dönemi) CEVA'
Hasta
(Hukuk) BİMAR
Hasta
sayrı
Hasta
sökel
Hasta
pestil
hasta
Parasız, züğürt
hasta
Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan
hasta
Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan): "Annem o evin önü sofalı bir odasında hasta yatıyordu."- Y. K. Beyatlı
hasta
Aşırı düşkün, tutkun
hasta
Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan)
hastasıdır
Favoriten