hastalıklı

listen to the pronunciation of hastalıklı
Türkisch - Englisch
dicky
morbid
valetudinarian
sickly

My desire to become a doctor grew out of looking after my sickly brother. - Hastalıklı erkek kardeşime bakmaktan dolayı bir doktor olma arzum arttı.

Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents. - Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.

(someone) who has bad health, sickly, ailing
diseased, sickly, ailing, morbid, unhealthy
unwholesome
weakly
infirm
diseased
valetudinary
dickey
seedy
unhealthy
rundown
weak
sick

Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents. - Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.

My desire to become a doctor grew out of looking after my sickly brother. - Hastalıklı erkek kardeşime bakmaktan dolayı bir doktor olma arzum arttı.

hastalık
disease

Doctors suggest drugs to fight diseases. - Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.

Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases. - Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.

hastalık
sickness

She is absent because of sickness. - O, hastalıktan dolayı mevcut değil.

She is absent because of sickness. - O, hastalıktan dolayı yoktur.

hastalık
illness

I could not go to the party because of illness. - Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.

Illness prevented me from going to school. - Hastalık okula gitmemi engelledi.

hastalıklı dokuları kazıma
erasion
hastalıklı kimse
valetudinarian
hastalıklı olma
valetudinarianism
hastalık
ailment
hastalık
{i} ill

From my own experience, illness often comes from sleeplessness. - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.

I had to have my brother help me with my homework due to illness. - Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.

hastalık
{i} complaint
hastalık
infirmity
Hastalık
(Tıp) morbus
hastalık
malady
hastalık
invalidity
hastalık
lurgy
hastalık
distemper
hastalık
infirm
hastalık
invalidism
hastalık
patho

Tom is a pathological liar. - Tom hastalık düzeyinde bir yalancıdır.

hastalık
fetish
hastalık
mania
hastalık
affliction
hastalık
blight
hastalık
fever

Fever indicates sickness. - Ateş hastalık gösterir.

Spring fever is not a disease. - Bahar yorgunluğu bir hastalık değildir.

hastalık
passion
hastalık
disorder
hastalık
trouble
hastalık
infection
hastalık
murrain
Hastalık
(Tıp) nosema
hastalık
affection
hastalık
bout
Hastalık
(Tıp) mal
Hastalık
medical condition
Hastalık
(Tıp) malum
hastalık
bad blood
hastalık
sickness, illness, disorder, complaint, trouble; disease, malady; addiction, passion
hastalık
sickness, illness; ill health
Türkisch - Türkisch
Vücut direnci az olan, çabuk hastalanan, mariz
Vücut direnci az olan, çabuk hastalanan, mariz: "Memleketine gitmeye can atan bu hastalıklı, cılız Memo'nun meteliği yoktu."- S. F. Abasıyanık
dert sahibi
Hastalık
(Hukuk) MARAZ
Hastalık
illet
Hastalık
rahatsızlık
Hastalık
(Osmanlı Dönemi) ATEŞ
Hastalık
(Osmanlı Dönemi) DUNE
hastalık
Bitkilerin yapılarında görülen bozukluk
hastalık
Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyoloji görevlerinin bozulması durumu, sayrılık, maraz, esenlik karşıtı
hastalık
Ruh sağlığının bozulması durumu
hastalık
Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyoloji görevlerinin bozulması durumu, sayrılık, maraz, esenlik karşıtı: "Hastalıktan, doktordan oldum bittim korkarım."- H. Taner
hastalık
Aşırı düşkünlük, tutku
hastalıklı
Favoriten