She's really touchy about her new braces.
- O, yeni pantolon askısı hakkında gerçekten hassas.
Mary isn't really sick. She's faking it.
- Mary gerçekten hasta değil. Numara yapıyor.
There are few specialists in the world who can treat this disease.
- Dünyada bu hastalığı tedavi edebilen az sayıda uzman var.
If your illness becomes worse, call in a specialist.
- Hastalığın daha da kötüleşirse, bir uzman doktoru ara.
He that hath ears to hear, let him hear.
- Whoever has ears to hear, let him hear.
Leyla her zaman kendi işini sahip olmak istedi.
- Layla has always wanted to have her own business.
Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.
- Tom has to have everything his own way.