hariçteki

listen to the pronunciation of hariçteki
Türkisch - Englisch
outer
Someone who outs another
Outside; external
the smallest single unit normally sold to retailers, usually equal to one retail display box

We ordered two cartons with twelve outers in each.

Farther from the centre of the inside
Someone who admits to something publicly
The outer parts of something are the parts which contain or enclose the other parts, and which are furthest from the centre. He heard a voice in the outer room. the outer suburbs of the city. inner
{a} that is without, outward, more remote
located outside; "outer reality"
being on or toward the outside of the body; "the outer ear" located outside; "outer reality
Further from the centre of the inside
located outside; "outer reality
An outer part
Being on the outside; external; farthest or farther from the interior, from a given station, or from any space or position regarded as a center or starting place; opposed to inner; as, the outer wall; the outer court or gate; the outer stump in cricket; the outer world
One who puts out, ousts, or expels; also, an ouster; dispossession
being on or toward the outside of the body; "the outer ear"
Join In a relational database, a query that accesses two or more tables and returns a result set that can include records that do not match on all tables Outer joins run forever Known in IS circles as “queries from Hell ”
The part of a target which is beyond the circles surrounding the bull's- eye
(adj ) melin, mehlihn
hariç
excluding

This book has 252 pages, excluding illustrations. - Çizimler hariç, bu kitabın 252 sayfası var.

Excluding Barack Obama, all presidents of the United States were white. - Barack Obama hariç Amerika Birleşik Devletlerinin bütün başkanları beyazdı.

hariç
except

I work every day except for Sundays. - Pazar günleri hariç her gün çalışırım.

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

hariç
but

Tom seems to have packed everything but the kitchen sink. - Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor.

We work every day but Sunday. - Biz Pazar hariç her gün çalışırız.

hariç
except for

Except for John, they all arrived. - John hariç, onların hepsi geldi.

Everyone is here except for him. - O hariç herkes buradadır.

hariç
the outside exterior, outer surface; abroad, foreign coutry, foreign place; externa; outside; excep, excepting, except for, apart from, excluding,exclusive of, with the exception of
hariç
exempt
hariç
short
hariç
foreign country
hariç
stinging
hariç
external
hariç
foreign place
hariç
abroad
hariç
saving
hariç
always excepting
hariç
exogenous
hariç
exclusive

Are the profits exclusive of taxes? - Kârlar vergilerden hariç mi?

This book has 252 pages exclusive of illustrations. - Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.

hariç
besides
hariç
exterior
hariç
exclusive of

This book has 252 pages exclusive of illustrations. - Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.

Are the profits exclusive of taxes? - Kârlar vergilerden hariç mi?

hariç
excepted
hariç
save

Save for the cold in the hall, the gig was good. - Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.

I work every day save Sundays. - Pazar hariç her gün çalışırım.

hariç
save for
hariç
other than

All the essays, other than yours, were good. - Seninki hariç tüm denemeler iyiydi.

Hariç
excl

This book has 252 pages exclusive of illustrations. - Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.

Are the profits exclusive of taxes? - Kârlar vergilerden hariç mi?

hariç
excepting
hariç
except (for), with the exception of; exception of; excluded, not included, without
hariç
outside, exterior, outer surface
hariç
not including
hariç
barring
hariç
bar

Excluding Barack Obama, all US presidents were white. - Barack Obama hariç bütün ABD başkanları beyazdı.

Excluding Barack Obama, all presidents of the United States were white. - Barack Obama hariç Amerika Birleşik Devletlerinin bütün başkanları beyazdı.

hariç
but the

Tom seems to have packed everything but the kitchen sink. - Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor.

hariç
extra
hariç
(Fiili Deyim ) exclusive at
hariç
without
Türkisch - Türkisch

Definition von hariçteki im Türkisch Türkisch wörterbuch

hariç
Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere: "Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa oturursa kendini bir şey zanneder."- B. Felek
hariç
Yabancı ülke, dışarı
hariç
(Osmanlı Dönemi) dışarıda olan
hariç
Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere
hariç
Dış, dışarı
hariç
Dış, dışarı: "Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır."- S. F. Abasıyanık
hariçteki
Favoriten